T.C.

YARGITAY

16. CEZA DAİRESİ

E. 2019/1582

K. 2019/6838

T. 06.11.2019

* FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYELİK SUÇU ( FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün “Mahrem Yapısı” İçerisinde Faaliyet Gösteren Örgüt Mensuplarının Kendi Sorumlulukları Altında Bulunan Asker Şahısların Telefon Numaralarını Deşifre Edilmelerinin Önlenmesi ve Örgütsel Faaliyetlerinin Sürdürülebilir Olması Amacıyla Şifreleme Metotları Kullanarak Kaydettiği - Yapılan Soruşturma ve Kovuşturmalar Sırasında Bu Durumun Tespit Edildiği )

* ANKESÖRLÜ TELEFONLARIN DEŞİFRE OLMAMAK İÇİN KULLANILMASI ( Günümüzde İletişim Aracı Olarak Cep Telefonlarının Kullanılmasının Hayatın Olağan Akışına Uygun Bir Gerçek Olduğu - Ancak Kamuya Açık Bağımsız Market Büfe Kırtasiye Lokanta vb. Gibi Sair İşletmelerde Kurulu Bulunan Ücret Karşılığı Kullanılan Sabit Hat ve Ankesörlü Hatlar Üzerinden Asker Şahıslarla “Gezerek” ya da “Ardışık” Şeklinde Yapılan Aramaların Örgütün “Gizlilik” Kuralına Uygun Olarak Askeri Mahrem Yapılanmasının İrtibat Kurma Yöntemlerinden Biri Olduğu )

* ASKER ŞAHISLARLA “GEZEREK” YA DA “ARDIŞIK” ŞEKLİNDE YAPILAN ARAMALAR ( Kamuya Açık ve Birbirinden Bağımsız İşletmelerde Kurulu Bulunan Ücret Karşılığı Kullanılan Sabit Hat ve Ankesörlü Hatlar Üzerinden Yapılan Aramaların Örgütün “Gizlilik” ve “Deşifre Olmama” Kuralına Uygun Olarak Askeri Mahrem Yapılanmanın İrtibat Kurma Yöntemlerinden Biri Olduğu - FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün Mahrem İmamları Tarafından Örgütsel Amaçlı Örgütsel Haberleşmeyi Sağlamak Amacıyla Gerçekleştirildiği Sonucuna Varıldığı )

* HTS KAYITLARININ DELİL OLARAK GÖSTERİLMESİ ( FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün, Çok Büyük Bir Önem Verdiği Silahlı Kanadı Oluşturan Askeri Mahrem Yapılanmasına Yönelik Yapılan Soruşturmada Şüpheliler ve Suç Delillerine Ulaşılması Amacıyla Hakim Kararıyla Geçmişe Dönük Elde Ettiği İletişimin Tespiti Kayıtlarının Hukuka Uygun Bir Delil Olarak Hükme Esas Alınmasında Herhangi Bir İsabetsizlik Bulunmadığı - Olayda da Kanunda Yazılı Esas ve Usullere Göre Bu Tedbire Başvurulmasının “İletişim Özgürlüğü” Hakkının Özünü Ortadan Kaldırmayacağı )

* SABİT HAT VE ANKESÖRLÜ HAT TESPİT KARARLARI ( Örgüt Mensuplarının Örgütsel Toplantılara Devam Etmek İçin Kamuya Açık Yerlerde Bulunan Ücret Karşılığı Kullanılan Sabit Hat veya Ankesörlü Hatları Özel Yöntemlerle Kullandıklarının Tespit Edilmeleri Üzerine İletişim Tespiti Kararları Alınarak Uygulamaya Konulduğu - Şüpheli Kişilerin Hatlarıyla Belirtilen Sabit veya Ankesörlü Hatların Hts Kayıtları İncelenerek Üçüncü Kişilere Ait Verilerin Sonucunda Şüphelilere Ulaşılmasında Hukuka Aykırı Yöntemlerin Kullanıldığının İleri Sürülemeyeceği )

* ÖZEL HAYATIN VE İLETİŞİMİN GİZLİLİĞİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI ( Şüpheli Kişilerin Hatlarıyla Kamuya Açık Yerlerde Kurulu Bulunan Sabit veya Ankesörlü Hatların HTS Kayıtlarının İncelenmesi ve Üçüncü Kişilere Ait Verilerin Ayıklanması ile Yapılan Analizler Sonucunda Şüphelilere Ulaşılmasında Hukuka Aykırı Yöntemlerin Kullanıldığının İleri Sürülemeyeceği - İhlal Edildiği İddia Edilen Hakka Nazaran Kamu Güvenliğinin Korunması ve Suçla Mücadele İçin Sağlanan Yararın Üstünlüğünden de Kuşku Duyulmaması Gerektiği )

* BİR ASKER ŞAHSIN ÖRGÜTÜN GİZLİLİK KURALINA RİAYETLE ÖRGÜTSEL İRTİBATI SAĞLAMAK MAKSADIYLA ANKESÖRLÜ TELEFONLA GÖRÜŞME YAPMASI ( Kamuya Açık Alanlarda Kurulu Bulunan Ücret Karşılığı Kullanılan Sabit Hat veya Ankesörlü Hatlar ile Mahrem İmam Tarafından Arandığının Şüpheden Uzak Kesin Kanaata Ulaştıracak Olgu ve Teknik Verilerle Tespit Edilmesi ve Mahkemenin de Yeterli Kanaate Ulaşması Halinde Kişinin Örgütle Bağlantısını Gösteren Hukuka Uygun Delil Olacağı - FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Üyelik )

* SUÇUN CEZASIZ KALMASI ( Suçun İşlendiğini Gösterir Somut Olgulara Dayanan Kuvvetli Suç Şüphesinin Bulunduğu - Elde Edilen Delilin Keyfi ve Açıkça Dayanaktan Yoksun Olmayıp Denetlenebilmesi ile Kamu Düzenini Bozan Bir Eylem Olarak İşlenen Suçun Aydınlatılamamasının Toplumun Dirlik ve Düzeninin Bozulması Sonucunu Doğuracağında Tereddüt Olmadığı )

* İLERİ SÜRÜLEN İDDİA VE SAVUNMALARIN TEMYİZ DENETİMİNİ SAĞLAYACAK BİÇİMDE EKSİKSİZ OLARAK TARTIŞILMASI ( Usuli İşlemlerin Kanuna Uygun Olarak Yapılarak Tüm Delillerin Hukuka Uygun Olarak Elde Edildiğinin Belirlendiği/Vicdani Kanının Kesin Tutarlı ve Çelişmeyen Verilere Dayandırılarak Eylemlerin Doğru Olarak Nitelendirildiği - Yaptırımların Kanuni Bağlamda Şahsileştirilmek Suretiyle Uygulandığı/Sanık Müdafiinin Temyiz Dilekçesinde İleri Sürdüğü Nedenler Yerinde Görülmeyip Davanın Esastan Reddiyle Hükmün Onanması Gerektiği )

5237/m. 220

5271/m.135/6, 160/1, 302/1

6698/m. 28

ÖZET : Dava, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üyelik suçuna ilişkindir. FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün “Mahrem Yapısı” içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensuplarının, kendi sorumlulukları altında bulunan asker şahısların telefon numaralarını, deşifre edilmelerinin önlenmesi ve örgütsel faaliyetlerinin sürdürülebilir olması amacıyla şifreleme metotları kullanarak kaydettikleri yapılan soruşturma ve kovuşturmalar sırasında elde edilen bilgilerden tespit edilmiştir.

Günümüzde iletişim aracı olarak cep telefonlarının kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun ve kabul edilen bir gerçek olmasına karşın, kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatlar üzerinden asker şahıslarla “gezerek” ya da “ardışık” şeklinde yapılan aramaların; örgütün “gizlilik” ve “deşifre olmama” kuralına uygun olarak Askeri Mahrem Yapılanmasının irtibat kurma yöntemlerinden biri olup FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Mahrem İmamları tarafından örgütsel amaçlı, örgütsel haberleşmeyi sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği, sonucuna varılmıştır.

Suçun işlendiğini gösterir somut olgulara dayanan kuvvetli suç şüphesinin bulunması, elde edilen delilin keyfi ve açıkça dayanaktan yoksun olmayıp denetlenebilmesi, kamu düzenini bozan bir eylem olarak işlenen suçun aydınlatılamamasının ve cezasız kalmasının, toplumun dirlik ve düzeninin bozulması sonucunu doğuracağında tereddüt olmaması hususları dikkate alındığında; Demokratik kurumlara, hukuk devletine, demokrasiye ve insan haklarına karşı, 15.07.2016 tarihli darbe teşebbüsünü gerçekleştiren, pek çok insanın ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verip bir çok ağır suçu organize şekilde işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, çok büyük bir önem verdiği silahlı kanadı oluşturan askeri mahrem yapılanmasına yönelik yapılan soruşturmada, şüpheliler ve suç delillerine ulaşılması amacıyla Ankara merkezli ve diğer illerde Cumhuriyet Başsavcılıklarının yasal yetkisine dayanarak hakim kararıyla geçmişe dönük elde ettiği “iletişimin tespiti (HTS)” kayıtlarının, “hukuka uygun bir delil olarak hükme esas alınmasında herhangi bir hukuki isabetsizlik bulunmadığı, yapılan işlemin “demokratik bir ülkede gereklilik” ve “orantılılık” ilkelerine uygun” olduğu, somut olay kapsamında da, kanunda yazılı esas ve usullere göre bu tedbire başvurulmasının “iletişim özgürlüğü” hakkının özünü ortadan kaldırmayacaktır..

Somut olayda, ayrıntıları ilgili bölümde açıklanan FETÖ/PDY terör örgütünün iletişim yöntemi olarak ankesörlü/sabit hatlardan periyodik veya ardışık aramalar yaptıkları yönündeki tespitlerden sonra, soruşturma makamlarınca başlangıç soruşturması kapsamındayapılan araştırmalar sonucunda; FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının “sohbet” olarak adlandırdıkları örgütsel toplantılara devam etmek için kamuya açık market büfe vb. yerlerde kurulu bulunan ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatları özel yöntemlerle kullandıklarının tespit edilmeleri üzerine, sabit hat ve ankesörlü hatlara yönelik iletişimin tespiti kararları alınarak uygulamaya konulması, bu cümleden olarak şüpheli kişilerin hatlarıyla kamuya açık, birbirinden bağımsız büfe, market vb. yerlerde kurulu bulunan sabit veya ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesi, üçüncü kişilere ait verilerin ayıklanması ile yapılan analizler sonucunda şüphelilere ulaşılmasında hukuka aykırı yöntemlerin kullanıldığı ileri sürülemeyeceği gibi, ihlal edildiği iddia edilen özel hayatın ve iletişimin gizliliği hakkına nazaran kamu güvenliğinin korunması ve suçla mücadele için sağlanan yararın üstünlüğünden de kuşku duyulmaması gerekecektir.

Şüphelinin/sanığın askeri mahrem hizmetler yapılanmasında yer alıp sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden hücresel haberleşme ağına dahil olup olmadıklarının belirlenmesi ile soruşturma ve yargılama aşamasında sanığın hukuki durumunun ve konumunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suçun ispatı açısından belirleyici nitelikte olması nedeniyle bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında, taraflar huzurunda tartışılması, savunma argümanlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bir asker şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur.

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden temyiz davasının esastan reddiyle hükmün onanması gerekir.

DAVA : Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle; Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyizin sebebine göre dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanığın eylemlerinin hukuki nitelendirmesinin eksiksiz yapılabilmesi için olayların; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün askeri mahrem yapısının genel olarak özellikleri, iletişim yöntemleri, bir iletişim aracı olarak ankesörlü/sabit hatlardan periyodik veya ardışık aramaların özellikleri ve delil olma kabiliyeti açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir.

1- FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ASKERİ MAHREM YAPILANMASI: Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih ve 2017/956 - 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin ilk derece sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih ve 2015/3-2017/3 sayılı kararında ve yine Dairemizin temyiz mercii olarak verdiği 14.07.2017 tarih ve 2017/1443 E - 2017/4758 sayılı onama kararında açıklandığı üzere;

Kendisini kısaca ‘Hizmet’ olarak tanımlayan FETÖ/PDY; paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen, gizlilikten görünmez bir duvar inşa edip bu duvarın arkasına saklanan, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da bu düşman üzerinden mensuplarını motive eden, "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan suigeneris bir suç örgütüdür.

Örgütün türü ve niteliği açısından değerlendirme yapıldığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlediği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp, örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükümet ve diğer Anayasal kurumları fesih edip iktidara gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için Polis ve Jandarma teşkilatı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisine haiz kurumlara sızan üyeleri vasıtasıyla, meşru organlara ve halka karşı silahlı saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiğinin, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğünün örgüt hakkındaki raporu gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında; FETÖ/PDY küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak; Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devletini ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür.

Bu örgüt kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideolojisi doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek üzere eylem ve fikir birliği içinde hareket etmiştir. Sahip olduğu ya da mensuplarının tasarrufunda bulunan araç gereç bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır.

Dini unsurları temel alarak hareket ettiğini iddia eden FETÖ'nün, dini değerler değişmezken, zamana ve şartlara göre kendisini değiştirmesi, Ülkesi ve Devleti ile barışık olması beklenirken Devleti kendisine hasım ve karşı cephe olarak görmesi, tüm yapısıyla açık ve şeffaf olması gerekirken bir istihbarat örgütü gibi "KOD isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar" kullanması, yönetim kadrosunun faaliyetlerini yurt dışından idare etmesi ve Türkiye'ye gelmekten imtina etmesi, hasımlarını saf dışı etmek için her türlü baskı, şantaj ve yasa dışı faaliyeti kullanması, diğer terör örgütleriyle eylem ve söylem birliği içerisinde hareket etmesi, çeşitli yabancı misyon temsilcileriyle mahiyeti bilinmeyen görüşmelerde bulunması, söz konusu yapının casusluk faaliyetlerini de kapsayan bir terör örgütü olduğunu ortaya koyan unsurlardır.

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından 2019 yılı Ocak ayında düzenlenen rapora göre;

a- Genel Olarak Mahrem Hizmetler ve Mahrem Yapılanma:

Devletin en kritik ve operasyonel birimlerine sızarak örgüt hesabına yürütülen gizli faaliyetleri ifade eder. Bu kurumlarda Örgüt adına kadrolaşma, abinin veya imamın emrine göre organize hareket etme ve Örgüt amacına yönelik verilen görevleri ifa etmektedir.

Mahrem hizmetlerde; Fetullah GÜLEN veya Örgütün üst yönetim katından gelen talimatları, doğruluğunu veya akla uygunluğunu, dini, hukuki, ahlakiliğini sorgulamadan yerine getirecek, “mutlak itaat ve teslimiyet gösteren özel seçilmiş” örgüt mensupları kullanılmaktadır.

Mahrem hizmetlerde istihdam edilecek Örgüt mensuplarının, zihin kontrollerinin sağlanması, Örgütün değerlerini ölümüne savunması, kör bir itaatkârlığa ulaşması zaman almaktadır. Bu nedenle Örgüt, ağacın yaşken eğildiğinin bilincinde olarak, mahrem hizmetlerde ihtiyaç duyduğu tipte insanları, genellikle ortaokul/lise döneminden itibaren kazanmaya çalışmaktadır. Örgüt içinde en önemli iş, bu şahısların bulunması, örgüte kazandırılması, yetiştirilmesi, mahrem hizmetlere yönlendirilmesi ve yerleştirilmesidir.

Bu şekilde bir sürecin ardından TSK içerisine sızdırılan Örgüt mensubu sayısının zamanla artması ile birlikte FETÖ, TSK birimlerini yönlendirebilecek ve kontrol altında tutabilecek bir güce kavuşmuştur. Sözde TSK yapılanması, Emniyet ve MİT yapılanması ile birlikte örgütün “Silahlı Kanadı’nı” oluşturmuştur.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Örgütün; mensupları sayesinde TSK’nın her türlü imkân ve silah gücünü gerektiğinde çıkarları doğrultusunda kendi halkına ve halkının iradesine karşı kullanmaktan çekinmeyeceğini açıkça göstermiştir.

Örgüt dilinde Mahrem Yerler:

- TSK (Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları),

- Emniyet (EGM ve il emniyet müdürlükleri),

- Yargı (Adalet Akademisi, hâkimler/savcılar, HSK),

- MİT,

- Mülkiye (valiler/kaymakamlar),

- Bazı özel kurumları (TİB, ÖSYM, TÜBİTAK),İfade eder.

Özel Hizmet Birimleri; TSK, Yargı, Emniyet, Mülkiye, MİT gibi kurumlardaki yapılanmayı ifade eder. Örgüt asıl operasyonel gücünü bu birimlerden almıştır.

Örgütün gerek 17-25 Aralık 2013 öncesi ve sürecinde yapılan operasyonel faaliyetler, gerekse 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin planlama ve uygulaması Özel Hizmet Birimleri tarafından yürütülmüştür.

Özel Hizmet Birimlerinde hücresel yapılanma söz konusudur. Bu birimlerin deşifre olmasını önlemek için uygulanan hücresel yapılanmada; bir Örgüt mensubunun, en fazla bir üst sorumlusunu ve/veya bir altında bulunan Örgüt mensubunu tanıması amaçlanmaktadır.

b -Mahrem Yapılanmanın İşleyişi:

Örgüt için en önemli kurumlar olan TSK, Emniyet, MİT ve Yargı organlarına yerleştirilecek öğrenciler, “Talebe İmamları” tarafından belirlenmekte ve durumlarına göre sınıflandırılarak o yönde ders çalışmaları sağlanmaktadır.

Bu öğrenciler talebe evlerinden alınarak mahrem yapı dışındaki kişilerin bilmediği ve sadece mahrem hizmetlerde kullanılan “Özel Evlere” yerleştirilmektedir.

Evlere yerleştirilen öğrencilere kod isim verilmekte ve özel derslere tabi tutulmaktadır.

Örgütün mahrem yapısı tarafından ele geçirilen Askeri Liselere Giriş ve Polis Koleji Giriş Sınav soruları Talebe İmamları aracılığıyla bu okullar için hazırlanan öğrencilere ezberletilerek sınavlarda başarılı olmaları sağlanmaktadır.

Bu okullara giriş için yapılan çalışmaların boşa gitmemesi için öğrencilerin sağlık durumları önceden örgüt tarafından incelenmekte ve engel hali bulunmayanlar seçilmektedir.

Her şeye rağmen sağlık raporunda bir sorun çıkması halinde ilgili hastanelerdeki örgüt mensupları aracılığı ile uygun raporun verilmesi sağlanmaktadır.

1985 yılında Örgüte mensup bazı öğrencilerin askeri liselerden atılması üzerine örgüt tarafından strateji ve sistem değişikliğine gidilerek, askeri liselere ve Polis Kolejine yerleştirilen öğrencilerin, bu okullardaki öğrenimleri süresince de kendilerini bu okullara hazırlayan “Talebe İmamı” tarafından takibi sağlanmıştır.

Talebe İmamı, sorumlu olduğu öğrenciyi genelde on beş günde bir kez ziyaret etmekte, ziyaret gerçekleşmezse ikinci buluşmanın ne zaman ve nerede gerçekleşeceği mutlak surette belirlenmektedir. Bu görüşmeler, katı kurallarla belirlenmiş yüksek gizlilik içerisinde gerçekleştirilmektedir.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası TSK içerisindeki yapılanmaya yönelik yapılan soruşturmalar akabinde alınan ifadeler ve yapılan tespitler sonucu gün yüzüne çıkarılan bilgilere bakıldığında;

“Örgütün TSK içerisinde farklı bir yapılanmaya gittiği, tamamen hücre tipi, birbirinden habersiz ve bağımsız üniteler oluşturulduğu, bu ünitelerin sivil abilerin/imamların sorumluluğunda üst düzey komutanlar (general, albay, yarbay, binbaşı), alt rütbede subaylar (yüzbaşı, üsteğmen, teğmen) ve astsubay gruplarından oluştuğu”,

Tespit edilmiştir.

c- FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün Askeriye İçindeki Yapılanma Şekli ve Süreci:

aa- Birim Yapılanması Terminolojisi:

...KUVVETLERİ/KOMUTANLIĞI BİRİM SORUMLUSU: ...Kuvvetleri Komutanlığı içerisindeki FETÖ yapılanmasının en üst birimidir. Birim sorumlusu Fetullah Gülen veya görevlendirdiği kişi ile direk olarak görüşen, emir ve talimat alan, …….Komutanlığı içerisindeki bilgi/belgeler kendisine ulaştırılan, yapılanma içerisindeki alt birimlerden sorumlu olarak görev yapan örgüt mensubudur.

MÜDÜR (MD): İldeki askeri yapılanmasının sorumlusu olan, il imamı veya il Eğitim Danışmanı ile arasında herhangi bir bağ bulunmayan, doğrudan TEMSİLCİYE bağlı olan örgüt yöneticisini ifade eder.

MÜDÜR YARDIMCISI: Müdürün talimatlarını yerine getiren aynı zamanda yapı içerisinde faaliyet yürüten şahısların sorunlarını müdüre aktaran ve örgüt adına raporlama yapan kişiyi ifade eder.

BELGE ENFORMASYON YÖNETİCİSİ (BEY): Öğrencilerden (subaylar) öğretmenlere onlardan da Bilginlere aktarılan bilgilerden teyide muhtaç ve araştırılması gerekenlerin detaylı inceleme ve değerlendirmesini yapan kişidir.

BİLGİN: Yapı içerisinde müdür yardımcısı konumunda olan, fişleme ve bilişim işleri ile bizzat ilgilenen örgüt mensubunu ifade eder.

ÖĞRETMEN: Müdür yardımcılarına bağlı olarak askeri personel ve askeri öğrenciler ile sohbet toplantısı yapan, himmet toplayan ve askeri personel ve öğrencilerden sorumlu olan kişiyi ifade eder.

ÖĞRENCİ: İlgili kuvvet komutanlığında görevli olan ve aynı zamanda FETÖ üyesi askeri şahıslara verilen isimdir.

TAŞIYICI: İlgili kuvvet komutanlığında görevli FETÖ üyesi askeri personelden (öğrenci) gelen bilgi ve belgeleri üst örgüt mensuplarına şifreli flash veya yutmaya elverişli micro-sd kart içerisinde taşıyan örgüt üyesidir.

GEZİCİ: Birim/Bölge yapılanması içerisinde birim ile bölge arasındaki koordinasyonu sağlayan örgüt unsurları GEZİCİ olarak tabir edilirler. Askeri okul/polis okulu öğrencileri ile ilgili olarak birim bölgeden düzenli olarak rapor alır.

SERREHBER: Örgüte ait okul ve dershanelerde çalışan öğretmenlerden sorumlu kişiyi ifade eder.

EĞİTİM DANIŞMANI (ED): İllerde BÖLGE içerisinde yürütülen tüm faaliyetlerden sorumlu olan ve bu faaliyetleri yöneten kişiyi ifade eder.

SERDOKTOR: İllerde doktorlar ile görüşüp edindiği bilgileri E.D’ lere raporlayan kişiyi ifade eder.

DOKTOR (Dr.): Örgüte mensup olan askeri okulları ve polis okullarını kazanmış olan öğrencileri örgüt adına öğretmenlik yapan kişiler üzerinden takip eden ve durumları hakkında rapor alan kişiyi ifade eder.

GÖZCÜ: Askeri lise ve harp okulundaki örgüt mensubu öğrenciler ile ilgilenen ve her on beş günde bir okul dışında buluşma yapan talebe abisine verilen isimdir.

ARAMA/TARAMA MESULÜ (ATM): Hem birimde hem de bölgede faaliyet yürüten ATM'ler örgüt mensuplarının üzerlerinde ve evlerinde suç unsuru oluşturabilecek örgütsel bilgi, belge, dijital materyal bulunup bulunmadığının tespitini yapan ve dijital cihazları formatlayarak delilleri ortadan kaldıran örgüt mensuplarıdır.

L MESULLERİ: Asker ve polis yapılması düşünülen 8. ve 12. sınıf öğrencileri ilgilenen örgüt mensuplarıdır.

ÜMİT MESULÜ: Örgüt ile irtibatı zayıflayan örgüt mensubunun tekrar örgütle irtibatını sağlamakla görevli örgüt mensubudur.

İZDİVAÇ MESULÜ: Yapı içerisinde evlilikleri organize eden sorumludur.

bb- Genel Olarak:

Örgütün TSK içerisinde farklı bir yapılanmaya gittiği, tamamen hücre tipi, birbirinden habersiz ve bağımsız üniteler oluşturduğu, bu ünitelerin sivil abilerin/imamların sorumluluğunda üst düzey komutanlar (general, albay, yarbay, binbaşı), alt rütbede subaylar (teğmen, üsteğmen, yüzbaşı) ve astsubay gruplarından oluştuğu tespit edilmiştir.

FETÖ’nün askeri yapılanmasının adı örgüt tarafından BİRİM olarak adlandırılmaktadır. Her askeri kuvvetin (kara, hava, deniz, jandarma) başında bir sorumlunun bulunduğu, onların altında Türkiye’nin coğrafi bölgelerine/birimin bulunduğu yerlere göre ayarlanmış olan BÖLGE TEMSİLCİLERİ’nin yani bölge sorumlularının bulunduğu, temsilcilerin altında MÜDÜRLERİN bulunduğu, personel (öğrenci) sayısına veya bölgenin büyüklüğüne göre müdürlerin sayısının da değiştiği, müdürlerin altında MÜDÜR YARDIMCILARININ bulunduğu, müdür yardımcılarının altında ÖĞRETMENLERİN bulunduğu, bu şekilde isimlerin kullanılma amacının ise dikkat çekmemek için olduğu, öğretmenlerin onların altında bulunan askeri personel ile ilgilendikleri, askeri personelin ortak adının “ÖĞRENCİ” olduğu anlaşılmaktadır.

Örgütün askeri mahrem yapılanmasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı içerisindeki askeri personel, bir bütün olarak ele alınmaktadır ve aynı mahrem yapılanma tarafından yönetilmektedir.

Birim yapılanmasında yer alan örgüt mensupları arasında gerçekleştirilen toplantılarda (temsilci-müdür, müdür-müdür yardımcısı ve müdür yardımcısı-öğretmen) görüşülen konular genel olarak şöyledir:

-Öğrencilerin (askeri personel) durumunun görüşülmesi; okuyan öğrencilerden isim bazlı olumlu/olumsuz bir durum olup olmadığı,

-Personelin durumunun görüşülmesi; çalışanlar ile alakalı varsa özel/genel gündem konuları, örgüt mensubu olmayan personel hakkında bilgi toplanması,

-Genel Gündemler; Tedbir, okuma/izleme/Fetullah GÜLEN’den gelen örgütsel notlar,

-Mevsimsel Gündemler; Sene başı, tatiller, tayin dönemleri, sicil, okuyan öğrencileri illerinde ziyaret, (sömestr ve yaz tatili)

-İzdivaç; Evlenme aşamasında olan adayların bölge ile irtibat kurularak tanıştırılması,

- Diğer/Manevi; Okunan kitaplar, BAMTELİ, notlar,

Örgütün yönetim modelinde alınan kararların ve verilen talimatların emir-komuta zinciri içerisinde tepeden en alt hücreye kadar ulaştırılması ve aşağıdan yukarıya doğru raporların verilmesi söz konusudur.

Bu çerçevede müdür yardımcıları tarafından, öğretmenler ile yapılan toplantı sonucu oluşan gündem ve raporlar Müdür pozisyonundaki örgüt mensuplarına, Müdürler ile yapılan toplantı sonucu oluşan talimat ve gündemler öğretmenlere aktarılmaktadır.

cc- Kadrolaşma Süreci:

Örgüt tarafından seçilerek yetiştirilen elemanlar, örgütün hedefleri doğrultusunda kamu ve özel sektörde istihdam edilmektedir. Kamudaki örgütlenme anlayışı, herhangi bir cemaatin üyelerinin devletin kademelerinde yer almasının ötesindedir.

Devletin kamu kurumlarına yerleşme, her vatandaşın hakkı olarak görülse ve Fetullah GÜLEN tarafından bu hak kılıf olarak kullanılmaya çalışılsa da gizlenmeye çalışılan bir gerçek vardır. Bu gerçek; FETÖ’nün sınav sorularını çalması, kumpas davalarıyla örgüt mensubu olmayanları tasfiye etmesi ve örgütün devlette monopol olmaya çalışması, hizmet asabiyyetinin sonucu olarak örgüt mensuplarının hizmet aidiyetini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından üstün görmesi, sadakatlerin devlete değil örgüte sunulması, devlet hiyerarşisi yerine örgüt hiyerarşisinin konulması, emirlerin sivil örgüt imamlarından alınması gibi birçok somut olayda görülmektedir.

Bu gibi somut olaylar da göstermektedir ki FETÖ mensubunun devletin kamu kurumlarına yerleşmesi/yerleştirilmesi değil, sızması ve halk tabiriyle ayrık otu gibi bulunduğu yerleri işgal etmesi söz konusudur.

15.07.2016 tarihli darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ/PDY terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetlerimiz içerisindeki yapılanmasının "Mahrem Hizmetler" olarak isimlendirildiği ve yapılanmada gizliliğe azami derecede riayet edildiği bilinmektedir.

Genellikle ortaokul/lise döneminde kazanılan şahısların, örgütsel ideolojiye uygun olarak yetiştirilerek örgüt mensuplarınca özel bir sınavdan geçirilen bu şahısların, örgütün mahrem yapılanmasını oluşturan birimlerde istihdam edilmesine örgütün oldukça önem verdiği ve mahrem hizmetlerde kullandığı görülmektedir.

Askeri mahrem yapılanmasında yer alan bir örgüt mensubunun hayatını dört evrede özetlemek mümkündür. Bunlar şu şekildedir:

- Birinci evre; Işık evi,

- İkinci evre; Hususi/özel ev,

- Üçüncü evre; Askeri okullardaki eğitim süreci,

- Dördüncü evre; Birim yapılanması,

Çocuk yaşta örgüte kazandırılan öğrenciler, talebe evlerinden alınarak mahrem yapı dışındaki kişilerin bilmediği ve sadece mahrem hizmetlerde kullanılan özel evlere yerleştirilmektedir.

Örgüt mensupları, ortaokul ve lise dönemlerinden itibaren düzenli olarak örgüt liderinin ses veya görüntü kaydı haline getirilmiş vaazlarını, kitaplarını sohbet toplantılarında dinlemekte, izlemekte ve okumaktadır. Sohbet toplantıları, örgüt tarafından masum dini faaliyetler gibi gösterilmeye çalışılarak ardındaki örgütsel fikir ve idealler gizlenmektedir. Oysaki bu toplantılarda, dini kılıf altında ya da buzdağının görünmeyen yüzünü oluşturan kısımlarında örgütsel bir bakış açısı kazandırılmaktadır.

Örgütün elinden geçen ve endoktrine edilen örgüt mensuplarının bu bakış açısını kazanmaması, söz gelimi askeri mahrem yapılanmada yer alan bir örgüt mensubunun bu ses kayıtlarını ve videoları izlememesi mümkün değildir. Çünkü bu örgüt mensuplarının ikna edilmesi, kandırılması, gönülden bağlanarak örgüt ideallerine hizmet etmesi için ordunun içerisinde bulunmalarının elzem olduğu, kendilerini gizlemezlerse orduda barındırılmayacağı, bu yüzden tedbir uygulamaları gerektiği, hedefledikleri amaçlara yönelik propaganda yapılmakta ve bu propaganda sohbet toplantılarında kitap, kaset vb. şekillerde adeta elemanların beynine işlenmektedir. Sonuç olarak bu propaganda, yolu ışık evlerine düşmüş, sohbet toplantılarına katılmış herkese uygulanan standart bir örgüt uygulamasıdır.

Bir örgüt mensubunun bütün bu hayat evreleri, sohbet toplantılarına katılmakla geçer. Örgütün temel direği, olmazsa olmazı bu toplantılardır. Nitekim terör örgütü lideri bu konuda şunları söylemiştir:

“Evvela kendimiz bu hizmetin büyüklüğünü kabul edelim, başkalarına anlatmadan. Evet, yani bu öyle bir hizmettir ki bunu mütevelli toplantısındaki bir akşam bile hiçbir şeye feda edilemez. Ne kadar feda edilemez yani? Mesela annemiz babamız ölse feda edilemez. Gider geçer, belli bir fasıldan sonra başında durur kaldırırız. Ama buraya gelinir. Çünkü bir arkadaş iki arkadaş buraya gelmeyince gelenlere gelinmiyor olabileceği fikri verilir. Gelenlerin şevki söndürülür. Kuvveyi maneviyesi kırılır. Biz her bir yerlerimiz şu cemaatin Kuvveyi maneviyesini takviye etmek üzere el ele tutup omuz omuza verme mecburiyetindeyiz. İhlası salesinde buna temas ediyor. Birisinin geriye durması diğer arkadaşları (...) sarsabilir. Allah’ta diyor, o fabrikayı katar karıştırır, o saatin çarklarını katar karıştırır diyor. Demek biz öyle fabrikanın çarkları öyle saatin çarkları haline gelmişiz ki bu çarklardan bir tanesi dursa muvakkaten bu durgunluk, duraklama bütün çarklara sirayet ediyor. Birbirimizle çok bütünleşmişiz. Bu bütünleşmenin manevi keyfiyetini yani tablonun öbür yanını ben göremiyorum, tahminde edemiyorum. Fakat Allah bir araya gelmeyi böyle bu bütünleşme adına çok önemli sayıyor. Önemli kabul buyuruyorsa şayet bizim için bu çok önemli olmalıdır. Biz burada bir cemaat teşkil ediyoruz ve Allah’ın eli cemaatle beraberdir. (...) Arkadaşlarımız cennete giden yollardaki tıkanıklıkları açacak, herkesi gelmeye mecbur edecekler. (...) O zaman bu fedakâr arkadaşlarımıza bir gece gelmemeye bir şey takdir edelim. Bir gece mütevelliye gelmezse acaba ne takdir edelim? Bugünkünü muaf tutacağız. Mesela N. Bey yok, (X) yok, mesela Celal bey de yok. Başınız sağ olsun. O aksatmazdı da benim şeyimdi o, izin alması lazım giderken, manevi şeyin yanında bir şey takdir edelim. Veremezlerse ben vereyim onu. Öyle bir şey söyleyelim ki ben veremeyeyim onu. Mehmet Bey diyor ki bir senelik burs versin. (Konuşmalar) Bir kere atlatana bir senelik burs takdir edelim. Ne güzel şey yine cennete giden yolda tıkanıklık açılıyor.” Sohbet toplantılarını, çeşitli alt başlıklar altında incelemek ve sınıflandırmak mümkündür. Ortaokul döneminden irtibata geçilen çocuk yaştaki kişilerin katıldığı sohbet toplantıları “keyfiyet” odaklıdır. Bu toplantı türünde, evlere gelenlere yoğun ideolojik eğitim programı uygulanmaktadır. Bunun haricinde sivil/bölge yapılanmalarında ve mahrem yapılanmalarda gerçekleştirilen toplantılar ise, iki genel kısımdan oluşmaktadır. Birincisi keyfiyet denilen örgütsel bağ oluşumunu sağlayan, destekleyen ve geliştiren kısım, ikincisi örgüt idaresi ve stratejileri ile alakalı “iş/meslek” konularının görüşülmesi kısmıdır.

Keyfiyet odaklı toplantıların işleyişine bakıldığında;

-“Pırlantalar” olarak adlandırılan Fetullah GÜLEN’in kitaplarını okuma,

-Önceden kayda alınmış sesli ve görüntülü kayıtlarını dinleme ve izleme,

-Haftalık Bamteli sohbeti, Sızıntı, Çağlayan dergisi vb. yazılarını okuma/izleme,

-Örgüt mensubu yazarların kitapları, yazılarından kesitler okunması, anlatılması vb. faaliyetler,

İle örgütsel değerler aşılanmaktadır.

Daha önce de açıklandığı gibi bu faaliyetler rastgele değildir, belli bir plan dâhilinde, belli bir sistematik içinde, zamana yayılarak ışık evlerine gelmesi sağlanan herkese uygulanmaktadır. Bu toplantıların belli bir takvime göre, önceden belirlenmiş hedeflere ulaşılacak şekilde ayarlandığı ele geçirilen belgelerde açıkça görülmektedir. Bir yıl içinde sohbet toplantılarına katılan kişilere örgütün temel değerlerinin hemen hemen hepsinin eğitiminin verildiği anlaşılmaktadır. Ondan sonraki süreçte de her yıl, yine belli bir plan-program doğrultusunda bu değerler çerçevesinde “ideolojik örgüt eğitimi”nin verilmeye devam ettiği görülmektedir.

Sohbet toplantılarının fonksiyonlarına, verilen ideolojik eğitimin içeriğine bakıldığında;

-Olağanüstü kişilik bilincinin aşılanması, (Fetullah GÜLEN’in insanüstü özelliklere sahip, ilahi irade tarafından seçilmiş ve özel bir misyonla dünyaya gönderilmiş, her dediği ilahi iradenin isteklerini yansıtan ve yanlış olması mümkün olmayan bir kişi olduğuna iman edilmesi)

-Kutsal dava fikrinin yerleştirilmesi (Fetullah GÜLEN’in olağanüstülüğüne iman etmiş kişilerin, ona verilen kutsal görevleri, ona bağlanan kutsal ordusuyla başaracağına olan inanç)

-Ham olarak gelen hedef şahısların örgüt elemanına dönüştürülmesi, bu hedef şahıslara örgütün ideolojisi ile öğretilerinin empoze edilmesi,

-Toplantıya katılanların bireysel dönüşümlerinin sağlanması ve radikalleştirilmesi,

- Grup aidiyetinin keskinleştirilmesi,

- Dayanıklılık, katı disiplin ve mutlak itaatin sağlanması,

- Bağlılık, güven ve sadakatin oluşturulması,

- Birlik ruhunun sağlanması,

- Örgüt idealleri doğrultusunda mücadele ederken başa gelebilecek her türlü zorluk ve acıya (örgüt içinde imtihan olarak adlandırılır) karşı insanı kayıtsız kılan bir dayanıklılık kazanılması, psikolojik olarak önceden hazırlanılması,

-Hizmet uğruna ölmenin erdemi ve mükâfatının cennet olduğu bilincinin yerleştirilmesi,

- Moral değerlerin ve mücadele kapasitesinin yükseltilmesi,

Şeklinde olduğu görülmektedir.

Sohbet toplantılarının örgütün temellerinin dayandığı en önemli taşıyıcı sütun olması dolayısıyla gizlenmesi ve dış müdahalelere karşı çeşitli şekillerde korunması gerekmektedir. Örgüte hâkim olan gizlilik ilkesi, diğer uygulama ve faaliyetlerde olduğu gibi sohbet toplantılarının da koruyucu kalkanıdır. Bu toplantıların ne zaman, nerede yapıldığı açık ve şeffaf değildir.

Özellikle mahrem hizmetler toplantılarının gizliliği için birçok tedbir uygulanmaktadır. Yine gizlilik ilkesi gereği bu toplantılar, “dini faaliyet, dini sohbet” kılıfı altında hedef saptırma yöntemi kullanılarak ardındaki örgüt gerçekleri saklanmaya çalışılmaktadır.

Örgütün toplantılara bakışı gayet nettir. Elemanların örgüt içi değerinin, toplantılara katılma durumuna göre belirlendiği örgütten ele geçirilen bütün belge ve dokümanlarda açıkça görülmektedir.

Toplantılara aksatmadan, düzenli katılanlar ele geçirilen bütün fişleme belgelerinde en sadık, en yüksek mertebede yer alan kişiler olarak nitelendirilmektedir. Ara sıra aksatanlar, bir alt basamakta yer almakta ve kendi içinde aksatma sıklığına göre sıralanmakta/sıralanabilmektedir. Aksatma sıklığı artanlar ve gelmemeye başlayanlar “Ümit” pozisyonuna düşürülmekte, bunlar da kendi içinde kategorilere ayrılarak ve tekrardan kazanılmak bunlara özel stratejilerle yaklaşılmaktadır. Bu çabaların da sonuçsuz kalması ve kişinin irtibatı keserek toplantılara katılmaması örgütten çıkma anlamına gelmektedir.

Diğer terör örgütleriyle mukayese edilemeyecek ölçüde gizliliğe büyük önem vermesi, yasadışı faaliyetlerinin bilinmesinin önüne geçmek ve meçhulde kalmasını sağlamak, örgüt mensubunun güvenliğini sağlamak, örgüt mensubunun kriptolanması ile deşifre olmasını engellemek, yapılması planlanan eylemin veya yasadışı faaliyetin başarıyla gerçekleştirilmesini temin etmek, yasadışı faaliyetlerin akabinde mümkün olduğunca az iz ve emare bırakmak amacına yönelik KOD ADI kullanılmakta ve yine mahrem hizmetlerde kullanılan evlere yerleştirilen öğrencilere özellikle KOD isim verilerek özel derslere tabi tutulmaktadır.

Örgütün neredeyse tüm uygulamalarında olduğu gibi gizlilik de istismar edilen dini kavramlarla kamufle edilmekte, örgüt jargonunda TEDBİR olarak adlandırılmaktadır.

Böylelikle, askeri öğrenci olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine yerleştirdiği mensuplarını ikişer üçer kişiden oluşan, birbirinden ayrı ve habersiz hücreler halinde sözde abilerin sorumluluğuna vermiş, kod adı vererek gerçek isimlerini gizlediği bu örgüt üyelerinin, hiçbir hücre diğer bir hücreden haberdar olmayacak şekilde, ayda sadece bir-iki kez örgütün evlerine gitmelerini sağlayarak ya da dışarıda yüz yüze görüşerek deşifre olmalarının önüne geçmeye çalışmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan elemanların korunması, orduda tutunabilmesi ve arkadan gelenlerin önünün açılabilmesi için her türlü yol ve yöntemin uygulandığı anlaşılmıştır.

Askeri Mahrem Yapılanmada örgüt, özel olarak seçip yetiştirdiği elemanlarını askeri okullara sokarak dikey büyüme stratejisini takip etmekte, Emniyet Mahrem Yapılanmasında olduğu gibi sızdırdığı bu elemanlarını kullanarak kendi örgütüne mensup olmayan öğrencileri saflarına çekerek yatay büyüme stratejisini uygulamadığı görülmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eğitim birimlerine giren öğrencilerin örgütsel görevi hedef üniteye girmekle sonlanmaz. Öğrenci sınavı kazandıktan sonra, kendisini hazırlayan abisi ya da onun yerine görevlendirilen başka bir abi ile takibi yapılır. Bu abiler vasıtasıyla hedef ünitelere sokulan örgüt mensubu öğrencilerle sık sık görüşülür. İrtibatın hiçbir zaman koparılmadığı FETÖ mensuplarının sadakatlerine göre gruplara ayrılarak eğitim hayatları boyunca bir an olsun boş bırakılmadan verilen görevleri yerine getirmesi istenir. Öğrenci okulu bitirene kadar bu işlemler, bu şekilde büyük bir gizlilikle devam eder.

Hususi/mahrem yapılanmaya yerleştirilmesi planlanan bir öğrencinin sınav öncesi gelişim aşamasını takip etmek ve görülen aksaklıklar varsa giderilmesini ve Birim Yapılanması ile Bölge Yapılanması arasındaki bağlantıyı sağlayan, koordinasyon görevleri olan, örgüt mensuplarının devlet birimlerine sızdırılmasına ve yerleştirilmesine işlerlik kazandıran ve mahrem yapılanmanın devamlılığına katkıda bulunan GEZİCİ yapılanmasında görevli örgüt mensuplarının; yılda bir veya iki kez de hususi/mahrem yapıda olup sonraları irtibatını koparan ve yapı içerisinde ARIZA olarak adlandırılan muvazzaf kişilerden sorumlu olup, bunların tekrar yapıya kazandırılmasında görev alan ÜMİTÇİ diye tabir edilen yapılanma ile görüşmeler yaptıkları tespit edilmiştir.

Bu görüşmelerde; ÜMİTÇİ grubunun, GEZİCİ’lerden genellikle ARIZA’ya düşen şahıslar hakkında yardım talebinde bulunduğu, bu kapsamda ümitçilerin şahsın daha iyi tanındığı ve şahısla ilgili toplanan her türlü bilgilerin de bulunduğu elemanı ilk yetiştiren bölgeden şahısla ilgili ayrıntılı bilgileri kendilerine vermelerini gezicilerden istediği, gezicilerin de ümitçilerin isteklerini ilgili ilin EĞİTİM DANIŞMANI’na ilettiği anlaşılmıştır.

Örgütten kopma aşamasına gelmiş, devri tamamlanamayan öğrencilerin tekrardan örgüte katılımının sağlaması amacıyla, öğrenciler sistem üzerinden Ümit yapılanmasına aktarılır.

Öğrenci, eğer okuldan yeni mezun olarak birim yapılanmasına aktarılmış ise birimden koptuğu anda sistem üzerinden bir önceki geldiği yerdeki sorumlularına ulaşılır. Hangi ilden askeri okula kazandırıldıysa o ildeki Doktor-Gezici-Öğretmen olarak adlandırılan sorumlusuna ulaşılır ve öğrencinin (askeri personel) nerede, nasıl, neden koptuğuna ilişkin rapor verilir.

Doktor-Gezici-Öğretmen olarak adlandırılan sorumlular tekrar öğrenci ile görüşerek yapılanmaya kazandırılmaya çalışılır. Bunun için öğrenci (askeri personel) olan şahsın yapı içerisinde bulunan aile mensubu, atandığı ildeki sorumlusu ve ilk geldiği ildeki sorumlusu ile bir araya gelinir. Hem arkadaşlık ilişkileri, aile ilişkileri, devrelerinden yapı içerisinde olan beraber grup olmuş olduğu halen birimde öğrenci olanlar devreye sokularak kopma aşamasında olan öğrenci tekrar birim yapılanmasına alınmaya çalışılır.

Bu aşamada kopma aşamasındaki öğrenciye yapıdan çıktığı takdirde çok büyük şefkat tokadı yiyeceği, askeri okulu kazanmasında bir sürü insanın emeğinin olduğu söylenerek psikolojik baskı yapılır.

Öğrenci (askeri personel) hala birim yapısına devam etmek istemiyorsa öğrencinin görev yaptığı yerdeki birim içerisinde faaliyet gösteren bir öğrenciye, ayrılmak isteyen şahsı zimmetleyerek takibini yapar. Buna rağmen örgüte geri kazandırılamazsa örgüt tarafından “şefkat tokadı” olarak tabir edilen adli veya idari müeyyidelere tabi tutulur.

Örgütün yüksek gizlilik seviyesinde örgütlendiği TSK içerisindeki kadrolaşma süreci stratejik noktaların işgali ile başlayıp, belirlenen öncelik sırasına göre zamanla bütün birimlerin ele geçirilmesini kapsamaktadır. Çok öncelikli hedeflerden daha az öncelikli hedeflere doğru, elde edilmesine dayanan bir planlamaya göre yapılmaktadır.

Bu kadrolaşma süreci; öğrencinin/elemanın bulunması, mahrem yapıya seçilmesi, hazırlanması, sınava sokulması ve kazandırılması, subay ve astsubay yetiştiren eğitim birimlerinde irtibatının ve ideolojik eğitiminin devam ettirilmesi, meslek hayatına geçtiğinde örgüt elemanı olarak örgütsel faaliyetlere iştirak etmesi ve hayatının örgütün hedefleri doğrultusunda sürdürmesini kapsamaktadır.

Meslek hayatına başlayan örgüt mensubu askeri personel; maaşından yaklaşık %10 (evlilik durumuna göre değişkenlik gösterebiliyor) veya üstü H. adı altında para vererek örgüte finansman sağlamakta, evlilik kararı vermesi durumunda örgütün izin verdiği kişiyle evlenmekte, toplantılara katılarak ideolojik bağlarını sürekli canlı tutmakta, devlet içerisinde kalması gereken bilgileri dışarı sızdırarak sivil sorumlusuna aktarmaktadır. Yine örgütün uygun görmediği bir şahısla evlenmenin ise örgüt tarafından olumsuz karşılandığı ve müeyyidesinin olduğu bilinmektedir.

Bütün bunlar, örgüt mensuplarının en özel bireysel alanına dahi örgütün büyük ölçüde nüfuz ettiğini ve akrabalık bağlarından bile daha sağlam olan örgütsel bağların mesleki hayatları boyunca devam ettiğini göstermektedir.

2- ÖRGÜTSEL TOPLANTILAR İÇİN İLETİŞİM KURMA YÖNTEMLERİ:

Dünya genelinde 160 ülkede faaliyet gösteren ve binlerce mensubu olan örgüt açısından, iç haberleşme, talimatların alınıp verilmesi, gelişmelerin güvenli ve zaman kaybetmeksizin aktarılması, faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi hayati öneme sahiptir.

Faaliyet alanlarının çeşitliliğine paralel olarak örgütün haberleşme yöntemleri de çeşitlilik arz etmektedir. Örgütün neredeyse tüm uygulamalarında olduğu gibi haberleşme yöntemlerinde de GİZLİLİK içerisinde iletişim sağlamaya özen gösterilmektedir.

Örgütün İletişimde Kullandığı Yöntemlerin;

- Yüz yüze/buluşma,

- Canlı kurye,

- Kriptolu IP hattı,

- Not ile haberleşme,

- Basın yayın üzerinden talimat verme,

- Sosyal medya (Facebook, Twitter vb.),

- Telefon (GSM, operasyonel hat, ankesör/büfe arama),

- İletişim/haberleşme programları (ByLock vb.),

Olduğu anlaşılmaktadır.

Canlı kurye kullanılması, en sağlıklı haberleşme yöntemlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Talimat almak ve faaliyetler hakkında bilgi vermek amacıyla doğrudan ABD/Pensilvanya'ya gidilerek örgüt lideri ile yüz yüze görüşülmekte ve talimatlar bizzat alınmaktadır. FETÖ elebaşının “çok önemli hususların yüz yüze (Ru Be Ru) görüşülmesi" yönünde talimatlarının olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Örgüt toplantılarında verilen talimatlar ufak kâğıtlara yazılmakta hatta bunların lüzumu halinde yok edilebilmesi için yenilebilir özellikte olması sağlanmaktadır.

Kiralık hatlar vasıtasıyla kriptolu IP telefon kullanılması, özellikle yurt dışındaki okullarla irtibatta kullanılan yöntemlerdendir.

En kolay ve önemli haberleşme araçlarından biri GSM hatlarıdır. Bu hatlar, genel olarak başkası adına kayıtlı ya da örgüt kontrolündeki kurum/kuruluş adına kayıtlı olan, abone bilgilerinin gerçek kullanıcısına kolaylıkla ulaşılamayan hatlardır. Genellikle yaklaşık 3 ayda bir yeni GSM hattı temin edilmekte ve eski hatla birlikte telefon cihazı da değiştirilmektedir. (Uygulanan tedbir şekline göre süre değişkenlik gösterebilir.)

Telefonların değiştirilmesi sürecinde, eski telefonlar imha edilmekte ve parçalanarak farklı bölgelerdeki çöp kutularına vb. atılmaktadır. Bu işlerin kamera olmayan yerlerde yapılmasına dikkat edilmektedir. Böylece tek numara ile görüşme yapan hat görüntüsünden uzaklaşılması ve örgütün kullandığı hatların tespitinin zorlaştırılması amaçlanmaktadır.

İletişimin telefonla kurulduğu dönemlerde, telefonun (iletişim/haberleşme programlarının kullanılmadığı dönemlerde), akıllı olmaması ve internet bağlantısının olmamasına dikkat edilmiştir. Aynı zamanda mesaj atılması da istenmediği için yasaklanmıştır.

Örgüt mensuplarının kendi adlarına olmayan GSM hatları temin edip, bunları belirli aralıklarla cihazlarıyla birlikte değiştirmeleri dahi, legal olduğunu iddia ettikleri faaliyetlerinin illegal olduğunu ve bunları gizlemeye çalıştıklarını ortaya koymak açısından önemli bir veridir.

Türkiye'de Almanya, ABD ya da başka bir ülkeye kayıtlı GSM hatlarının kullanılması, örgütün üst düzey abilerinin kullandığı yöntemlerdendir. Abone bilgilerinden sadece hangi ülkeye ait olduğunun görülebilmesi nedeniyle zaman zaman tercih edilebilmektedir.

Örgüt mensupları, tedbir olarak haberleşme araçlarını değiştirdikleri gibi isim zikretmekten imtina ederek genel ifadeler kullanmaya özen göstermekte ve yaygın olarak "KOD" isim kullanmaktadırlar. Örgütsel görüşmeler sırasında “hizmet, şakirt, GÜLEN, cemaat” gibi kelimelerin telefonda zikredilmemesine özen gösterilmekte, buluşma yeri söyleneceği zaman şifreli ifadeler kullanılmasına önem verilmektedir.

a- Askeri Mahrem (Birim) Yapılanmasında Telefonla İletişim Kurma Yöntemi:

FETÖ askeri mahrem yapılanmasında, öncelikle iletişimde “randevulaşma sistemi” esas alınmıştır.

Randevulaşma sistemi; bir örgüt mahrem sorumlusunun, bir öğrenci ile (askeri personel) kontrol, buluşma ve/veya toplantı amacı ile bir araya geldiğinde bir sonraki görüşmenin o gün netleştirilmesidir. Ancak; olağan dışı bir durum gelişmesi veya buluşmanın gerçekleşmemesi durumunda diğer farklı araç ve yöntemlerin (telefon, internet, internet tabanlı haberleşme programları ve kurye vs.) kullanıldığı anlaşılmıştır.

Mahrem yapılanmanın telefon kullanımına ilişkin genel bakış açısı ise, tedbir ve gizlilik bakımından uygun görülmediğinden telefon kullanılmaması, görüşmelerin randevulaşma sistemi ile ayarlanması yönündedir. Ancak randevulaşma sistemi her zaman geçerli olmamakta, şartlar gereği ya da tedbirsizlik nedeniyle telefon da kullanılabilmektedir.

Mahrem yapılanmanın, telefon kullanımı ile ilgili çok sıkı kuralları mevcuttur. Bu kurallardan bazıları; askeri mahrem yapılanma yöneticilerinin, öğrenci numaralarını telefonlarına yazmasının yasak olması, öğrencileri ararken genelde dışardan bir telefon bulup araması gibi deşifre olmayı önleyici kurallardır.

İşte bu kurallardan “dışardan bir telefon bulup arama”, örgüt içinde özel bir iletişim şeklinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Her ne kadar iletişimde esas olan usul “randevulaşma sistemi” olsa da, örgütün mahrem sorumlularının, sevk ve idaresi altındaki askeri personel ile deşifre olmayı engellemek maksadı ile irtibat kurma yollarından birisinin de; “Kamuya açık ve birbirinden bağımsız Market, büfe, kırtasiye, iddia bayii ve lokanta gibi işletmelerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit (kontörlü/voip) hatlar ile Türk Telekom’a ait ankesörlü telefon hatlar” olduğu tespit edilmiştir.

Örgüt tarafından bu yöntemin kullanılma sebepleri ise;

-Pratik ve kolay ulaşılabilir bir iletişim modeli olması (Örneğin, operasyonel hat ile iletişim için gerekli olan 2. bir telefon, çevresi tarafından şahsın durumunu şüpheli hale getirebilir.),

-Anonim bir iletişim modeli olması (Açıklamaya ihtiyaç duyulduğunda gönül ilişkisi vb. bahaneler ileri sürülebilir.),

-Teknolojik imkanların güvenilir olmadığı (ByLock serverlarının elde edilmesi vb. toplu deşifrasyon olmayacağı inancı.),

-Arayan mahrem sorumlusunun kimliğinin deşifre olmayacağı,

Düşüncelerine dayanmaktadır.

b- Büfe/Ankesörlü Sabit Telefon Hatlarıyla İrtibat Kurma Yönteminin Özellikleri:

FETÖ/PDY silahlı terör örgütü “sohbet” olarak adlandırdığı örgütsel toplantıları devam ettirmek için elzem olan askeri personel ile irtibatlarında gizliliğe çok önem verdiği hususuna yukarıda ayrıntılarıyla değinilmiştir.

FETÖ kapsamında yürütülen soruşturmalardaki şüphelilerin hatları ile kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesinde;

-Ardışık arama (Yakın zaman diliminde birbirini takip eden peşi sıra),

-Periyodik arama (Farklı tarih ve zaman diliminde belirli gün aralığı dahilinde),

-Tek arama,

Şeklinde iletişimin gerçekleştirildiği ve irtibat sağlandığı saptanmıştır.

Birim içerisinde sorumlu düzeyde bulunan örgüt mensuplarının, kendilerine bağlı askerlere ait telefon numaralarını, telefonlarına farklı isimler kullanarak veya not kâğıtlarına GSM numaraları üzerinde belirli değişiklikler yaparak kaydettikleri, iletişim kurmak istedikleri zamanlarda ise; kamuya açık ve birbirinden bağımsız market/büfe/lokanta vb. işletmelerde kurulu bulunan kontörlü/voip (sabit) hatlar ile Türk Telekom’a ait ankesörlü telefonları kullanmak suretiyle kendilerine bağlı askerleri aradıkları belirlenmiştir.

Bu kapsamda, örnek olarak;

Erzincan Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne 02.09.2015 tarihinde saat 10.58'de internet üzerinden e-posta olarak; “Merhabalar. Ben bir konuda bilgi vermek istiyorum. Erzincan merkezde ikamet ediyorum. Merkezdeki birçok noktada bakkallarda kontörlü telefon kullanılıyor. Özellikle paralel yapı bu telefonları kullanarak iletişim kuruyor. Merkezde bulunan Doğan Büfedeki kontörlü telefon sürekli paralel yapı tarafından kullanılıyor. Ne zaman görsem hali vakti yerinde bi paralel yapı elemanı o telefondan anormal konuşmalar yapıyor. Dikkat edilirse sevineceğim",

Şeklinde e-mail ihbarının gönderildiği,

FETÖ Silahlı Terör Örgütünün TSK içerisindeki MAHREM YAPILANMASI'nda faaliyet yürüten ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan bazı şüpheliler vermiş olduğu ifadelerinde ankesör-sabit hat (büfe-market vb.) aramaları konusunda; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) 2017/202838 sayılı soruşturma dosyasına istinaden 08.02.2018 tarihinde şüpheli M. S. S. isimli FETÖ silahlı terör örgütünün Kara Kuvvetleri içerisinde MAHREM YAPI içerisinde 2009 yılı sonlarından 2014 yılları arasında askeri şahıslardan sorumlu ÖĞRETMEN olarak faaliyet yürüttüğünü beyan ederek ifade veren şahıs ifadesinde;

“Buluşma esnasında bir sonraki buluşma zamanı belirlenirdi, ters bir şey olması durumunda bir sonraki hafta yine aynı gün ve aynı saate buluşma gerçekleşirdi. Bunların haricinde ben de ve bana bağlı olan Y. B. ve Ş. K. isimli kişilerde tuşlu telefon üzerinden görüşme yapılırdı.. Bir şahıs örgüt adına aranacaksa kontörlü telefonu bulunan büfe, market ve kuruyemişçilerden arama yapılmaktaydı, Ankesörlü numaralar kullanmıyorlardı. Diyarbakır da bulunduğum dönemde Diclekent bölgesinde Carrefoursa Market yakınında bulunan 3 adet bakkal ve büfeden sabit hatlardan arardık. Ankara ilinde Öveçler 4. Cadde üzerinde bulunan bir kuruyemişçiden, Çankaya civarında bulunan büfelerden arama yapardım.. Benim sorumlu olduğum askeri şahısların telefon numaralarını kendi cep telefonumun rehberine son dört rakamını 9999’a tamamlamak suretiyle kayıt yapmamızı bizle ilgilenen kişiler söylemişlerdi..

Kendi cep telefonlarımızdan kesinlikle arama yapmazdık. Asker şahıslara kendi cep telefon numaramızı, kendi ismimizi, işyerimizi, aile bilgilerimizi kesinlikle vermezdik, kullandığım kod ismi verirdik. İlgilendiğimiz asker şahıslar bizle tanıştırılırken kod adlarıyla tanıştırılırdı, ancak bizden sorumlu müdür ve müdür yardımcısı olan örgüt yöneticileri askerler gerçek isim ve konumlarını bize söylerlerdi”,

Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun yürüttüğü Silahlı Kuvvetler soruşturmasında;

Soruşturma kapsamında şüpheli M.B.’ün (FETÖ/PDY Terör Örgütü TSK Yapılanması içerisinde konumu Müdür Yardımcısı ) ifadesinde;

“…Cep telefonlarını son iki rakamlarını 99'a tamamlayacak şekilde kodlayıp kâğıda kaydederdik. “aramam gerektiğinde kendi cep telefonumdan asla aramazdım. çünkü bu şekilde irtibat kurmak yasaktı. Bu durumu kısmen akademide görev yaparken de biliyordum, tedbir olarak uyguluyorduk. Bana bağlı öğrencileri aramam gerektiğinde olabildiğince evime uzak büfelerden kontörlü telefonlardan arıyordum. Sadece bir kişiyi arardım, birkaç kişiyi arayacağım zaman farklı büfeleri gezerdim. Bu da uyulması gereken bir tedbirdi. Aynı büfeden art arda askerlerin aranmış olması, o büfeden arayan öğretmenin tedbire uymadığını gösterir.. Neticede hangi tedbirleri alacağımız bize öğretilirdi ama tüm tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığı takibi pek mümkün değildi.” Toplantıya gelirken öğrencilerin arabayı mümkün olduğunca uzağa park etmesi gerekiyordu. Normalde cep telefonu da getirmemeleri gerekiyordu. Fakat benim öğrencilerim çoğunlukla doktor olduğu için acil hastaları olur diye getirenler tek tük çıkıyordu. Sorumlular kendi aralarında cep telefonu irtibatını başkası adına kayıtlı telefon hatlarıyla sağlarlardı. Bu telefon hatları ve mümkünse kullanıldığı cihaz ya imha edilirdi ya da sadece cihaz ikinci el olarak satılırdı. Ancak satma işine çok sıcak bakılmazdı. Genelde ucuz telefonlar imha edilirdi. Ben bu şekilde 5-6 civarında hat kullandım. Şuanda numaralarını hatırlamıyorum.”,

Aynı soruşturmada şüpheli Z. S’nin (FETÖ/PDY Terör Örgütü Yapılanması içerisinde Asker Abisi (ÖĞRETMEN) ifadesinde; “….Öncelikle Mahrem Yapıda tüm iletişim RANDEVULAŞMA SİSTEMİNE dayanıyordu. Yani bir öğretmen bir öğrenci kontrolüne gittiğine bir dahaki görüşmeyi o gün netleştiriyordu. Ancak bir iş çıkar aksi bir durum gelişirse bu kişi öğretmense genellikle sabit hatlardan (büfelerden) öğrencisini arar ve durumu bildirir, ancak aksi durumda olan öğrenci ise genelde belli bir zaman öncesinden öğretmenin evini biliyorsa gelip bilgi verirdi. …ben özelikle hiçbir ÖĞRENCİME kendi numaramı vermedim. Vermemem de MURAT KOD tarafından bana söylenmişti. Ben öğrencilerimin numaralarını bir kâğıda yine M. K.’ dan öğrendiğim 99’lu şifreleme yöntemiyle telefonun son iki numarasında oynayarak not alıyordum. bu sistem öğretmen-müdür yardımcısı arasında da uygulanıyordu”,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) 2018/7498 sayılı soruşturma dosyasına istinaden 15.01.2018 tarihinde şüpheli ifadesi alınan E. İ. isimli BİNBAŞI rütbesiyle görev yapan şahıs ifadesinde;

“Buluşmalar genellikle buluşma esnasında bir sonraki buluşma yeri ayarlanırdı. Örgüt yöneticilerinin verdiği talimat doğrultusunda deşifre olmamak ve gizli kalması için, buluşma gerçekleşmez ise, bizle irtibat kuran örgüt mensupları bizi genellikle ankesörlü telefonlardan veya büfelerden bulunan sabit hatlardan bizi ararlar, bizde aynı şekilde örgüt yöneticilerini arayacağımız zaman büfelerde bulunan sabit hatlardan veya ankesörlü hatlardan irtibat kurmamız söylenirdi. Örgüt yöneticilerinin vermiş oldukları sabit numaraları veya cep telefonu numaralarını ya ezberlerdik ya da bir kâğıda yazardık. Yazarken de numaraları baştaki GSM şirketinin sabit kalması şartı ile (örneğin 0530 sabit kalırdı) diğer numaraları bir arttırarak kâğıda yazardık, cep telefonumuza kesinlikle kayıt yapmazdık. HTS kayıtlarım incelendiğinde örgüt üyeleri görüştüğüm dönemde sabit numaralardan ve Ankesörlü hatlardan arandığım ve aradığım anlaşılacaktır”,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) 2017/221193 sayılı soruşturma dosyasına istinaden 04.01.2018 tarihinde şüpheli ifadesi alınan B. A. isimli YÜZBAŞI rütbesinde görev yapan şahıs ifadesinde;

“Yoğun görevlerinden dolayı Ankara ilinde bulunduğum dönemlerde evleneceğim tarihe kadar her toplantı esnasında bir sonraki toplantı tarihi netleştirmekteydim. Evlendikten sonra da yine aynı şekilde eşimin nöbet günlerine göre ayarlamaktaydım. Ankesörlü telefon görüşmeleri de toplantıya gidemeyeceğimiz ya da iptal olduğu zamanlar için yapılırdı”,

Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/566 sayılı soruşturması kapsamında Örgüt içerisinde sorumlu düzeyde Mahrem İmam pozisyonunda olan şahsın;

“… Hatırladığım kadarı ile ilk önceleri yani 2009-2010 yıllarından sonra ankesörlü telefonlar ile sorumlu olduğumuz askeri personel ile irtibat kuruyorduk. Görüşme yapmak istediğimiz askeri personelin kendi kullanmış olduğu cep telefonunu herhangi bir ankesörlü telefondan arayarak yapacağımız sohbetin ne zaman, nerede yapılacağı konusunda görüşme yapardık. Bir süre sonra ankesörden normal şehir içinde paralı olarak arama yapılabilen büfelerden görüşme yaptık. ANKESÖRLÜ VE BÜFE TELEFONLARI İLE TÜM ASKERİ PERSONEL ARANMAZDI SADECE GÖRÜŞMEDE ZORLUK ÇEKİLEN VE UZAK İLÇELERDE İKAMET EDEN ŞAHISLARI ARARDIK. Belli bir süre sonra ankesör görüşmelerini bırakarak büfe telefonlarını kullanmaya başladık. Ben askeri personelle ankesör ile görüşme yaptığımda her bir personel için ayrı bir ankesör kartı kullanıyordum ayrıca büfeden aradığım zaman her bir personeli ayrı bir büfeden arardım. Buradaki amacım görüşmenin deşifre olmaması idi, eğer personel yapılan aramalara cevap vermezse, şahıs ayrı aralıklarla tekrar aranır ve ulaşılmaya çalışılıyordu.” (…) 17-25 Aralık olayları olduktan sonra bu aramalar minimum seviyeye düşürüldü, çok çok gerekli değilse aranma yapılmadı, ancak askeri personel ile hiçbir şekilde irtibat kurulamıyorsa son çare olarak büfe ya da ankesörlü telefon ile arayarak irtibat kuruluyordu.…” ,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) 2017/221193 sayılı soruşturma dosyasına istinaden 04.01.2018 tarihinde şüpheli ifadesi alınan F. S. isimli YÜZBAŞI rütbesiyle görev yapan şahıs ifadesinde;

“Buluşmalar genellikle buluşma esnasında bir sonraki buluşma yeri ayarlanırdı. Örgüt yöneticilerinin verdiği talimat doğrultusunda deşifre olmamak ve gizli kalması için, buluşma gerçekleşmez ise, bizle irtibat kuran örgüt mensupları bizi genellikle ankesörlü telefonlardan veya büfelerden bulunan sabit hatlardan bizi ararlar, bizde aynı şekilde örgüt yöneticilerini arayacağımız zaman büfelerde bulunan sabit hatlardan veya ankesörlü hatlardan irtibat kurmamız söylenirdi. Örgüt yöneticilerinin vermiş oldukları sabit numaraları veya cep telefonu numaralarını ya ezberlerdik ya da bir kâğıda yazardık. Yazarken de numaraları baştaki GSM şirketinin sabit kalması şartı ile (örneğin 0530 sabit kalırdı) diğer numaraları bir arttırarak kâğıda yazardık, cep telefonumuza kesinlikle kayıt yapmazdık. HTS kayıtlarım incelendiğinde; 2012-2013 ve 2014 yıllarında örgüt yöneticilerinin ağırlıklı olarak sabit numaralardan ve Ankesörlü hatlardan arandığım ve aradığım anlaşılacaktır.”,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) 2017/221193 sayılı soruşturma dosyasına istinaden 15.01.2018 tarihinde şüpheli ifadesi alınan H. Ş. isimli YÜZBAŞI rütbesiyle görev yapan şahıs ifadesinde;

“Buluşmalar genellikle buluşma esnasında bir sonraki buluşma yeri ayarlanırdı. Örgüt yöneticilerinin verdiği talimat doğrultusunda deşifre olmamak ve gizli kalması için, buluşma gerçekleşmez ise, bizle irtibat kuran örgüt mensupları bizi genellikle ankesörlü telefonlardan veya büfelerden bulunan sabit hatlardan bizi ararlar, bizde aynı şekilde örgüt yöneticilerini arayacağımız zaman büfelerde bulunan sabit hatlardan veya ankesörlü hatlardan irtibat kurmamız söylenirdi. Hts kayıtlarım incelendiğinde; geçmiş yıllarda yukarıda beyan ettiğim örgüt yöneticilerinin bir kısmının ağırlıklı olarak sabit numaralardan ve ankesörlü hatlardan arandığım ve aradığım anlaşılacaktır. Ancak benim bu şekilde aranmam yada aramam çok fazla olmamıştır”,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) 2018/7504 sayılı soruşturma dosyasına istinaden 14.01.2018 tarihinde şüpheli ifadesi alınan H. A. isimli YÜZBAŞI rütbesiyle görev yapan şahıs ifadesinde;

“Buluşmalar genellikle buluşma esnasında bir sonraki buluşma yeri ayarlanırdı. Örgüt yöneticilerinin verdiği talimat doğrultusunda deşifre olmamak ve gizli kalması için, buluşma gerçekleşmez ise, bizle irtibat kuran örgüt mensupları bizi genellikle ankesörlü telefonlardan veya büfelerden bulunan sabit hatlardan bizi ararlar, bizde aynı şekilde örgüt yöneticilerini arayacağımız zaman büfelerde bulunan sabit hatlardan veya ankesörlü hatlardan irtibat kurmamız söylenirdi. Numaraları kaydederken numaraları baştaki GSM şirketinin sabit kalması şartı ile (örneğin 0530 sabit kalırdı) diğer numaraları bir arttırarak kayıt yapardık, Hts kayıtlarım incelendiğinde; örgüt yöneticilerinin ağırlıklı olarak sabit numaralardan ve Ankesörlü hatlardan arandığım ve aradığım anlaşılacaktır” ,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) 2018/61496 sayılı soruşturma dosyasına istinaden; 09.04.2018 tarihinde şüpheli ifadesi alınan C. D. Astsubay Kıdemli Çavuş rütbesiyle görev yapan şahıs ifadesinde;

“FETÖ terör örgütü üyesi imamları ile Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulunda okuduğum dönemde ve Kars ili Sarıkamış ilçesinde görev yaptığım dönemde görüşmelerim oldu, Okulda okuduğumuz dönemde görüşmeler buluşma esnasında ayarlanırdı, Bir sonraki buluşma yeri ve tarihi verilir bizde buraya giderdik. Kars ili Sarıkamış ilçesinde görev yaptığım dönemde RAMİZ veya RASİM isimli şahıs bizi sabit numaradan H. A. isimli devremi arardı ve görüşmeyi ayarlardı. H. A. da bana söylerdi bu şekilde görüşmeye iki defa gittik”,

Şeklinde beyanlarda bulundukları görülecektir.

Örgütün bahse konu yöntemi kullanmış olması ve yapılan soruşturmaların örgüt üyelerini deşifre etmesi nedeniyle büfe/ankesör operasyonlarına ilişkin tedbirler almaya ve/veya sosyal medya üzerinden dezenformasyon ve algı operasyonu yapmaya çalıştıkları belirlenmiştir. Örneğin;

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/1143 sayılı soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan örgüt içerisinde Askeri Mahrem Yapıda sorumlu düzeyde görev yapmış bir şahıs;

“……… … isimli şahıs bir gün işyerine gelerek abimin telefonundan beni aradı. Akşam … AVM üst geçidinde buluşmak istedi. Bende kendisi ile görüştüm. Bana … isimli şahsın yakalandığını, büyük işkencelere maruz kaldığını sonrasında da serbest kaldığını söyledi. …’ın da itirafçı olduğunu söyledi. KENDİSİNİN DE ORTADAN KAYBOLACAĞINI YARIN ÖBÜR GÜN BENİMDE TUTUKLANABİLECEĞİMİ, EĞER BÖYLE BİR DURUM OLURSA SENDE İŞKENCE GÖRÜRSEN BİLDİKLERİNİN İÇERİSİNE ANKESÖRLÜ TELEFON KONUSUNDA MENFİ DİYE TABİR ETTİĞİMİZ KİŞİLERİ DE ARADIĞIMIZI SÖYLEMEMİ İSTEDİ. Ayrıca bana Fokusçunun selamı ile gelen birisi olursa irtibata geçmemi istedi. Bu görüşmeye … plakalı siyah renkli bir Ford Focus marka araç ile gelmişti. Bu görüşmeden yaklaşık olarak bir hafta sonra polis evimde arama yaparak beni yakaladı………” ,

Şeklinde anlatımda bulunmuştur.

Yapılan soruşturma ve kovuşturmalar sırasında elde edilen bilgilerden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün “Mahrem Yapısı” içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensuplarının, kendi sorumlulukları altında bulunan asker şahısların telefon numaralarını, deşifre edilmelerinin önlenmesi ve örgütsel faaliyetlerinin sürdürülebilir olması amacıyla şifreleme metotları kullanarak kaydettikleri de tespit edilmiştir.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca kullanılan ve şu ana kadar tespit edilebilen bazı şifreli kaydetme yöntemlerinin;

1-On (10) Rakamına Tamamlama; Öğrencilerin telefon numaralarını telefona kaydetmek yasak olduğu için normal bir esnafın kartvizitinin arkasına veya herhangi bir kâğıda telefon numaralarının son dört rakamının her biri 10’a tamamlanarak kaydedilir. Yani kayıtlı telefon numarasının son dört rakamının her birini 10 sayısından çıkararak ortaya çıkan rakam yazılır. 10’a tamamlama sistemine örnek vermek gerekirse telefon numarasının son dört rakamı 46 05 ise not kâğıdına yazılan numaranın son dört rakama 64 05 olur. Bir başka örnekte ise telefon numarasının son dört rakamı 43 17 ise kartvizite yazılan numaranın son dört rakamı 67 93 olur.

2-Sondan İkili Rakam Bloklarını Çapraz Yer Değiştirme; Telefon numarasının sondan rakam bloklarının yerlerinin çapraz olarak değiştirilmesi yöntemidir. Örneğin, 0 xxx 345 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx 345 44 62 olarak kaydedilir.

3-Rakam Bloklarını Ters Yazma; Telefon numarasının operatöre ait ilk 3 rakamları sabit kalmak şartıyla geri kalan rakamları ise rakam bloklarının kendi arasında ters yazılarak kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx 345 62 41 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx 543 26 14 olarak kaydedilir.

4-Sondan 4 üncü Rakamı Dört (4) Arttırma; Telefon numarasının sondan dördüncü rakamına dört eklenerek kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx xxx 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx xxx 02 44 olarak kaydedilir.

5-Sondan 2 nci ve 4 üncü Rakamı Yer Değiştirme; Telefon numarasının sondan ikinci ve dördüncü rakamlarının yerlerinin değiştirilerek kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx xxx 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx xxx 42 64 olarak kaydedilir.

6-Telefon Numarasını Oluşturan Rakamlara Bir Ekleme Bir Çıkarma; Telefon numarasını oluşturan rakamlara soldan başlayarak sırasıyla bir ekleme bir çıkarma yapılarak kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx 444 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx 535 53 35 olarak kaydedilir.

7-Telefon Numarasını Oluşturan Rakamları Kredi Kartı Numarasına Benzetme; Telefon numarasını oluşturan rakamlarının başına, sonuna rakamlar ekleyerek veya 16 haneli kredi kartı numarası şeklinde kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx 444 62 44 telefon numarası 5410 xxx4 4462 4454 olarak kaydedilir.

8-Telefon Numarasını Oluşturan Rakamları Servis Sağlayıcı Operatör Kodunun İl Alan Koduna Değiştirme; Operatör kodunun herhangi veya faaliyet gösterdiği il kodu şeklinde kaydedilmesidir. Örneğin, 0 505 xxx xx xx numaralı telefon kaydedilirken 0 312 xxx xx xx olarak kaydedilir.

9-99’a Tamamlama; Aranacak telefon numaraları doğrudan olarak değil son iki hanesini 99 ‘a tamamlama yöntemiyle aranmasıdır. Örneğin 5XX 123 45 67 numarasının 5XX 123 45 32 şeklinde yazılması.

-100’e Tamamlama; Aranacak telefon numaraları doğrudan olarak değil son iki hanesini 100'e tamamlama yöntemiyle aranmasıdır. Örneğin 5XX 123 45 67 numarasının 5XX 123 45 33 şeklinde yazılması.

10-Çaprazlama metodu; Aranacak telefon numaraları doğrudan olarak değil son dört hanesinin ikili gruplar halinde kendi içinde çaprazlama yöntemiyle aranmasıdır. Örneğin 5XX 123 45 67 numarasının 5XX 123 76 54 şeklinde yazılması,

Şeklinde olduğu saptanmıştır.

Mahrem İmamların; kendilerine bağlı muvazzaf askerlerin(öğrenci) telefon numaralarını ajandalarına kaydederken yukarıda açıklamaları verilen örnek şifreleme yöntemlerini kullanmakla birlikte; “bazı Mahrem İmamların arama yapmadan önce numaralara baktığında şifreleme yaptığını unutarak/kasten yazılı olan şifreli numarayı aradığı, daha sonra yanlış numara çevirdiğini fark ederek/kasten asker şahsı tekrar gerçek numarasından aradıkları da” sıklıkla gözlemlenmiştir.

Kolluk birimlerinin yapmış olduğu çalışmalar ve soruşturmalarda alınan ifadelerden;

“Mahrem imamların belirledikleri periyodik zaman diliminde grubunda bulunan askeri personelle sohbet adı altında örgütsel toplantıları düzenledikleri, bir sonraki toplantının yerinin-zamanının ve saatinin yapılan bu toplantılarda yüz yüze görüşülerek belirlendiği, toplantı günü ve saatinde değişiklik veya farklı bir gelişme olduğu zaman mahrem imam tarafından sabit hatlardan(ankesör-büfe-market vb.) askeri personelin cep telefonu aranmak suretiyle irtibatın gerçekleştirildiği, mahrem imam tarafından gerçekleştirilen bu görüşmelerin genellikle çok kısa tutulduğu ve şifreli olarak anlatılmak istenilenin söylendiği, bu telefon görüşmelerinin kısa tutulmasının sebebinin mahrem imamın ve sabit hatlardan aranan askeri personelin deşifre olmasını engellemek olduğu, askeri personelle mümkün olduğu kadar sabit hatlardan az irtibat kurulmaya özen gösterildiği, askeri personelin çok aranmasının o personelle ilgili bir sıkıntının yani toplantılara gelmeme, terör örgütü ile irtibatını koparmaya çalışma gibi etkenlere işaret ettiği, mahrem imam tarafından sürekli arama yapılarak askeri personelin ikna edilmeye çalışıldığı, askeri personelin az aranmasının ise o personelin toplantılara düzenli geldiğinin, gerçekleştirilen toplantılarda yüz yüze alınan kararlar sonucunda bir sonraki toplantıya düzenli katıldığının göstergesi olduğu, katalog evlilik yapan askeri personelin eşleri ile toplantılara katıldıkları örgüt imamlarının eşlerinin askeri personelin eşleri ile ilgilendikleri, bu şekilde mahrem imamlarca yapılan görüşmelerin 2017 yılına kadar devam ettiği, bu tarihten sonra sabit hatlardan askeri personelin aranmamasına dikkat edildiği, bunun sebebinin ise yapılan örgütsel faaliyetin deşifre olması ve mahrem imamların takip edilmesinden korku duyulmasından kaynaklı olduğu, bu süreçten sonra askeri personel ile görüşme yapılmak istenildiği zaman; lojmanlarda oturmayan ve FETÖ Terör Örgütü içerisinde faaliyet gösteren askeri personelin evlerine gidilerek irtibat kurulduğu ya da asker şahsın mahrem imamın evine gitmesi şeklinde irtibat kurulmaya çalışıldığı, subay, astsubay veya askeri öğrenciler ile ilgilenen mahrem imamların birbirinden farklı olduğu, örneğin subay ve astsubayların aynı grup içerisine dâhil edilmediği”,

Anlaşılmıştır.

Sonuç olarak;

Yukarıda izah edilen açıklamalar, olgular ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne yönelik yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda alınan ifadeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde;

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine sızmış mensuplarının çok az kısmına kriptolu haberleşme programı Bylock, Eagle vb. gibi programlar yüklediği, geri kalan mensupları ile özellikle geçmiş yıllarda kullandıkları bir sistem olan büfe, market vb benzeri yerlerdeki ücretli telefonlar veya kontörlü telefonlar ile haberleştikleri, örgütsel irtibatta asıl olan iletişim metodunun yüz yüze görüşme olduğu ve bir sonraki görüşmenin tarih ve yerinin bu esnada belirlendiği, bu mümkün olmaz ise tedbir anlamında her asker şahsın farklı ankesör ya da sabit hatlardan (market-büfe-bakkal vb.) aranmak (GEZEREK) suretiyle örgütsel iletişimin kurulduğu, arama işleminin genellikle tek taraflı ve kısa süreli olduğu, sadece sorumlu şahısların ARAMA işlemini yaptığı (askeri şahıs tarafından karşı arama yapılmadığı, askeri personelin de çok sık olmamakla birlikte mahrem sorumlusuna ulaşmak istedikleri durumlarda aradığı), sorumlu şahıs tarafından aranan askeri personelin büyük kısmının rütbe/makam olarak genelde denk olduklarının tespit edildiği (Örneğin; aranan Astsubay ise ardışık aranan kişide Astsubay, Subay ise ardışık aranan da Subay gibi), aynı şekilde kuvvetlerinde denk olduğu (Örneğin; aranan jandarma ise ardışık Jandarma, aranan KKK personeli ise ardışık KKK personelinin arandığı gibi), genel olarak her sivil yöneticinin sorumluluğunda birden fazla hücre bulunduğu ve hücrelerin 2-3 asker şahıstan (askeri öğrenci ve/veya muvazzaf personel) oluştuğu, bu asker şahısların da aynı Kuvvete mensup olup aynı rütbede bulundukları (istisnai olarak farklı rütbe ve/veya Kuvvetlere mensup asker şahıslardan bir hücre oluşabildiği, örneğin; sivil sorumlunun astsubaylardan oluşan grubunun yanında astsubaylıktan subaylığa geçen askeri personelle de ilgilenebileceği), tek ankesör ya da sabit hattan (market-büfe-bakkal vb.) farklı asker şahısların aranmasının; arka arkaya arama (ARDIŞIK ARAMA) şeklinde olması durumunda, aramanın örgütsel olduğu kanısını güçlendirdiği, ayrıca aynı ankesör/sabit (büfe-market vb.) hattan arka arkaya (ARDIŞIK) arama yapılmasının; mahrem sorumlu şahsın tedbirsizliği ve işin kolayına kaçmasından kaynaklandığı, daha çok gizliliğe uymayan MAHREM İMAMLAR tarafından yapıldığı, aramaların kısa olmasının nedeninin ise askeri personelin daha önceden yeri ve zamanı kararlaştırılan görüşmeye gelinmemesi gerektiği veya gelip gelemeyeceğinin teyit edilmesi ya da görüşmeye gelmeyen kişiye gelecek görüşme yer ve zamanının bildirilmesi veya daha önceden kararlaştırılan yer/tarihin değişmesinden dolayı yapılan aramalar olmasından kaynaklı olduğu, aramaların genellikle mesai saatleri dışında yapıldığı, sorumlu şahsın, askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle arayarak bu bütün içerisinde hedeflerin kaybolmasının amaçlandığı, genellikle on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez iletişime geçilerek buluşmalar/toplantıların gerçekleştirildiği, bu görüşmede bir sonraki buluşma tarihinin kararlaştırıldığı, bir aksaklık olmadığı müddetçe yeniden bir aramaya ihtiyaç duyulmadığı, bazen mahrem sorumlu tarafından, sorumlu bulunan gruplarla ilgili grup içerisinde bulunan tek şahsın arandığı ve bu şahıstan gruptaki diğer şahsa veya şahıslara bilgi vermesini istediği, aramanın sadece büfe, lokanta, market vs. kontörlü arama yapılabilen yerler olmadığı, ayrıca ankesörlü telefonlar ile kontörü olmadığından bahisle rica yolu ile işyerlerinde mevcut sabit hattan da arama işlemi yapılabildiği, genel olarak yüzbaşı ve üstü rütbedeki subaylarda, "birebir sorumluluk" esasının geçerli olmasından dolayı birden fazla asker şahsın oluşturduğu hücre sisteminin tercih edilmediği, mahrem yapı sorumlusunun kural olarak sorumlusu olduğu asker şahıs/şahıslarla aynı ilde ikamet ettiği ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurduğu, istisnai olarak sözde TSK Yapılanmasının bölge esaslı teşkilatlanması nedeniyle yakın ilde bulunan hatlarla da iletişim kurulabildiği, mahrem yapı sorumlusunun sorumlu olduğu örgüt mensubu asker şahısları aramasından sonra belirlenen buluşma yerinde aranılan hatların takılı bulunduğu cihazların götürülmemesi veya götürülse bile kapatılmasına yönelik tedbir uygulanmaya çalışıldığı, ancak istisnai durumların olabileceği, bu tedbirin ortak yer baz istasyonundan sinyal verilmesini ve/veya dinleme yapılmasını önleme amaçlı olduğu, daha önceden kararlaştırılan noktaya gelinmediği takdirde ya da mahrem imam il dışında ise ve periyodik zamanlarla bir araya geliniyorsa (2 haftada bir Cumartesi gibi) bir gün önce mahrem imamın arayarak çağrı bıraktığı, arama işlemi sonrasında gizlilik (son aradığı numaranın telefon hafızasında kalmasını önlemek) ve sözde tedbir amaçlı olarak ilgisiz rastgele numaraların çevrildiği, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışıldığı, sivil yönetici unsurun sorumlusu olduğu asker şahsın numarasının son iki rakamını kendi telefon rehberinde "10”, “100” veya “99" rakamına tamamlayacak şekilde kayıt etmesinin en fazla başvurulan tedbir yöntemlerinden biri olduğu, bu nedenle yanlışlıkla numaraların şifrelenmiş haliyle yapılan aramaların da gerçekleşebildiği, yapılanmada her yönetici sivil unsurun deşifre olmamak amacıyla kendi tedbir ve iletişim metodunu kendisinin belirlediği, (Bu metotlardan birisine örnek vermek gerekirse kısa süreli arama, cevapsız çağrı bırakma, aynı hattan parça parça kısa süreli arama vb.), mahrem yapı içerisindeki irtibatın ve şifreleme tekniğinin deşifre olmaması amacıyla çok sayıda şifreleme tekniğinin kullanıldığı,

Belirlenmekle;

Günümüzde iletişim aracı olarak cep telefonlarının kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun ve kabul edilen bir gerçek olmasına karşın, kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatlar üzerinden asker şahıslarla GEZEREK ya da ARDIŞIK şeklinde yapılan aramaların; örgütün “gizlilik” ve “deşifre olmama” kuralına uygun olarak Askeri Mahrem Yapılanmasının irtibat kurma yöntemlerinden biri olup FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün MAHREM İMAMLARI tarafından örgütsel amaçlı, örgütsel haberleşmeyi sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği, sonucuna varılmıştır.

3- BİR İLETİŞİM ARACI OLARAK ANKESÖRLÜ/SABİT HATLARDAN PERİYODİK VEYA ARDIŞIK ARAMALARIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

a- Ulusal ve Uluslararası Mevzuat:

Konuyla İlgili Ulusal ve Uluslararası Düzenlemeler;

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi:

Madde 8 - Özel ve aile hayatına saygı hakkı

1-Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2-Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

Özel hayatın gizliliği ve korunması

Özel hayatın gizliliği

Madde 20- Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili mercin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

Haberleşme hürriyeti

Madde 22- Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.

Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar

Madde 38- (6)- Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.

Milletlerarası Antlaşmaları Uygun Bulma

Madde 90/5-Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.

Ceza Muhakemesi Kanununa göre;

İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması

Madde 135 – (1) (Değişik: 21/2/2014–6526/12 md.) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi (…) dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır. (Mülga son iki cümle: 24/11/2016-6763/26 md.)

(2) (Ek: 21/2/2014–6526/12 md.) Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir.

(3) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.

(4) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.

(5) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, (…) mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, (…) mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir.

(6) (Ek: 2/12/2014-6572/42 md.) Şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, soruşturma aşamasında hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında mahkeme kararına istinaden yapılır. Kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu ve tedbirin süresi belirtilir. (Ek cümleler: 24/11/2016-6763/26 md.) Cumhuriyet savcısı kararını yirmi dört saat içinde hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde kayıtlar derhâl imha edilir.

(7) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.

(8) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

15. (Değişik: 2/12/2014-6572/42 md.) Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302) ,

16. (Ek: 2/12/2014-6572/42 md.) Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316),

17. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.

...

(9) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.

Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi

Madde 160 – (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri

Madde 161 – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir.

...

(2) Adlî kolluk görevlileri, el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

...

(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden

Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.

Delillerin Ortaya Konulması ve Reddi

Madde 206-(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:

(a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.

Delillerin Takdir Yetkisi

Madde 217 – (2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.

Hükmün Gerekçesinde Gösterilmesi Gereken Hususlar

Madde 230 – (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

(b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

Hukuka Kesin Aykırılık Halleri

Madde 289 – (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:

(i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.

Şeklinde düzenlenmiştir.

b- Sabit/Ankesörlü Hatlardan Arama Sonuçlarının Delil Olarak Hukukiliği:

aa- Genel olarak:

Çağımızda hukukun değişmez niteliği; “Evrensel, herkes için, bağımsız, tarafsız insan haklarına saygılı, eşitlikçi, özgürlükçü, adil, haksızlığa karşı vazgeçilmez” oluşudur.

Bir ülkede bu ilkelerin benimsenip güçlendirilmesi ve içselleştirilmesi için demokratik düzenin bütün kurum ve kuruluşlarıyla oluşturulması, demokratik hakların etkin biçimde kullanılması, devletin bütün işlemlerinin hukuk sınırları içinde ve hukuk devleti ilkelerine uygun olması kadar çağdaş bir ceza yargılamasının sağlanması da gerekmektedir.

İstikrar kazanmış yargı kararlarında vurgulandığı ve öğretide ifade edildiği üzere, ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin insan onuruna yaraşır biçimde araştırılıp bulunmasıdır. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 23.02.2016 tarih ve 2014/5.MD-98 esas 2016/83 sayılı ve 10.12.2013 tarih ve 2013/359 sayılı kararlarında; “...ceza muhakemesinin amacı usul ve kuralların ön gördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğin belirlenmesinde kullanılan yegane araçlar deliller olup, nitekim 5271 sayılı CMK’nın ‘delillerin takdir yetkisi’ başlıklı 217. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; "yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” denilerek aynı amaca işaret edilmiştir. Bu açıklama ile ayrıca delillerin serbestliği ilkesine de vurgu yapılmaktadır. Buna göre, ceza muhakemesinde hangi hususu hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılama yapan hakim hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp, değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır.

Ceza muhakemesinde maddi gerçek ortaya çıkarılırken, kişisel hak ve özgürlüklere saygı ile toplumsal düzenin sağlanması arasında bir denge kurulması temel amaçtır. Kanun koyucu bu amaçla, delil serbestliği ilkesine, öğretide ve uygulamada “delil yasakları” olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrasında, CMK'nın 206. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, 217. maddesinin ikinci fıkrasında, 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ve 289. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin esas alınamayacağı belirtilmiştir.

Delilin hukuka aykırı bir yöntemle elde edilmiş olup olmadığına ise yargı makamı karar verecektir.

Delillerin yerindeliği incelemesi yapmayan ve bu konunun ulusal yargı organlarının takdirinde olduğunu belirten AİHM, elde edilen deliller dahil olmak üzere yargılamayı bir bütün olarak inceleyip bu çerçevede ilgilinin adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğine karar vermektedir (AİHM, Khan/Birleşik Krallık, 12.05.2000, B.No:35394/97, &34). AİHM, delillerle ilgili olarak, başvurucuya delillerin gerçekliğine itiraz etme ve kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediğini esas almaktadır. (Bykov/Rusya, 10.03.2009, B.No:4378/02, & 90; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, 25.07.2013, B.No:11082/06, 13772/05, & 700).

Yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir. Bu manada esas olan, delilin keyfi ve açıkça dayanaktan yoksun olacak şekilde sanık aleyhine kullanılmaksızın, yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmasıdır.

Görüldüğü gibi delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ulusal mahkemelerin takdirindedir.

bb-Mukayeseli Hukuk ve AİHM Kararı Bağlamında Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi Delillerin

Niteliği ve Hukukiliği:

Karşılaştırmalı hukukta iletişimin tespitine ilişkin düzenlemeler farklılık göstermektedir. Örneğin, Fransa, İngiltere ve Avusturya’da iletişimin tespitine ilişkin bilgiler denetim kapsamında kabul edilmemekte ve herhangi bir sınırlamaya tabi bulunmadan bu bilgiler soruşturma ve kovuşturmada kullanılmaktadır.

Avrupa Birliğince (AB) 24.10.1995 tarihinde “Kişisel Verilerin İşlenmesinde Gerçek Kişilerin Korunması ve Serbest Dolaşımı”na ilişkin 95/46 nolu yönerge kabul edilmiştir. Ancak söz konusu yönerge hükümlerinin savunma, kamu güvenliği veya ceza hukuku açısından uygulanmayacağı da belirtilmiştir. 95/46 nolu Yönerge temel alınarak düzenlenen telefon konuşmaları ve e-postaları da kapsayacak şekilde elektronik iletişimde özel yasanın gizliliği ve kişisel verinin korunmasına dair 2002/58 nolu Yönergenin amacı, Avrupa Birliğine üye ülkeler tarafından, haberleşmenin gizliliğine yetkisi bulunmayan kişilerce erişilmesini engellemek, kamu telekomünikasyon şirketleriyle ve kamuya açık telekomünikasyon servisleriyle sağlanan telekomünikasyon gizliliğini korumak amacıyla önlemlerin alınmasını sağlamaktır. (Hayrünisa Özdemir, Haberleşmenin Gizliliği ve Kişisel Veriler, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.13, S:1-2, 2009, s. 286) Bununla birlikte bu yönerge; devletlerin elektronik iletişimi, hukuka uygun denetleme veya AİHS'e uygun olarak önlem alma imkanlarını etkilememektedir. (Saadet Yüksel, Özel Yaşamın Bir Parçası Olarak Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Gizliliğine Önleyici Denetimle Müdahale, Beta, 1. Baskı, 2012, s. 89-99)

AİHM, kişisel verilerin elde edilmesini her durumda özel yaşamın gizliliği hakkına bir müdahale olarak görmemekte ve kişisel verilere ilişkin AİHS'in 8. maddesi çerçevesinde iki aşamalı bir değerlendirme yapmaktadır. Öncelikle müdahalenin yasal dayanağı olup olmadığı ve ulaşılabilirliği, daha sonra ise ulusal güvenlik gibi meşru bir amaç bağlamında müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını değerlendirmektedir. (Saadet Yüksel, a.g.e, s. 103)

Bu bakımdan AİHM devletlerin, ulusal güvenliklerini korumak amacıyla, yetkililere kamunun ulaşamadığı kişisel verileri barındıran kayıtlarda bilgi toplama ve kaydetme yetkisini veren kanuni düzenlemeler yapmasını uygun görmektedir. (Leander/İsveç, 26.03.1987, B.No: 9248/81, & 59)

Nitekim AB'nin 95/46 ve 2002/58 nolu Yönergeleri doğrultusunda tanzim edilen 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun “İstisnalar” başlıklı 28. maddesinde de; kişisel verilerin milli savunmayı, milli güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini sağlamak için kanunla görev ve yetki verilmiş kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında veya soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz mercileri tarafından işlenmesi hallerinde, söz konusu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Bu aşamada mukayeseli hukukta konu ile ilgili yaşanan gelişme ve yasal düzenlemelerin de değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.

Amerika’da iletişimin tespit edilmesi, kişilerin özel hayatının gizliliğinin koruma altına alındığı Anayasanın ek 4. maddesi kapsamında ve iletişimin denetlenmesi (interception) kapsamında değerlendirilmemektedir. Amerikan Federal Yüksek Mahkemesi de vermiş olduğu çeşitli kararlarda bir telefon numarası ile hangi numaralarla görüşüldüğünün tespitini denetim (interception) kapsamında kabul etmemiştir. Amerikan Federal Yüksek Mahkemesine göre, telefon numarası çeviren kişi, çevirmiş olduğu numaranın ilgili servis sağlayıcı tarafından kayıtlara geçirildiğini bilir veya bilmesi gerekir. Ayrıca, ilgili servis sağlayıcının bu kayıtları üçüncü şahıslara gösterebileceğini tahmin ettiği için kişinin mahremiyet beklentisinin olmaması gerekir. O nedenle, sözkonusu işlem Anayasanın ek 4.maddesi kapsamında kişilerin mahremiyetini ihlal eden bir durum oluşturmaz. Ancak, Amerikan Federal Kanununun 3123. maddesi uyarınca, iletişimin denetlenmesi kararına göre koşulları daha hafif de olsa iletişimi tespit eden aletlerin kullanılması için hâkim kararı gereklidir.

Almanya ve İsviçre gibi ülkelerde ise, daha önce faturalama amacıyla tespit edilmiş bilgilerin soruşturma ve kovuşturmada kullanılması ile münhasıran soruşturma ve kovuşturmada kullanılmak amacıyla elde edilen tespite ilişkin kayıtlar arasında bir ayırıma gidilmektedir. Daha önce faturalama amacıyla yapılan kayıtlar fazlaca bir sınırlayıcı bir koşula yer verilmeden soruşturma ve kovuşturma organlarına verilirken, bizatihi soruşturma ve kovuşturmada delil olarak kullanılmak amacıyla ileriye yönelik olarak yapılacak olan tespitler sıkı koşullara tabi tutulmuştur. Örneğin, 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe giren Alman CMK’nın 100g maddesine göre, gerçek zamanlı olarak iletişimin tespiti ancak CMK’nın 100b/2 maddesinde sayılan katalog kapsamındaki suçlar bakımından mümkündür.

01.01.2008 tarihinde yürürlüğe giren değişik Alman CMK’nın 100g maddesine göre, gerçek zamanlı olarak iletişimin tespiti için suçun CMK’nın 100a. maddesinin 2. fıkrasında sayılan katalog kapsamında olması lazımdır. Geçmişe yönelik olarak iletişimin tespitine ilişkin bilgilerin elde edilmesi için böyle bir koşul öngörülmemiştir.

AİHM, bir devletin terörle mücadele etmek için önlem almadan önce, felaketin gelip çatmasını beklemesinin mümkün olmadığını vurgulamıştır. (A. ve Diğerleri/Birleşik Krallık, 19.02.2009, B.No: 3455/05, & 177)

Görüldüğü üzere AİHM; sözleşmenin 8. maddesinde herkesin kendi özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğunun açık bir şekilde belirtilmesine karşın; terörle mücadele, terör saldırılarını engellemeye yardımcı olabilecek bilgilerin toplanması, terör şüphelilerinin yakalanıp yargılanması amacıyla özel gözetleme yöntemlerinin kullanmasına cevaz vermektedir.

cc- Sabit/Ankesörlü Hatlardan Arama Sonuçlarının Delil Olarak Kabul Edilip Edilmeyeceğine İlişkin Hukuki Değerlendirme: Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi Ne Demektir?

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi araya bir vasıta sokulmak suretiyle gerçekleştirilen her türlü haberleşmenin gizlice dinlenmesi, burada elde edilen bilgilerin kaydedilmesi ve değerlendirilmesini ifade eder. İletişimi sağlayan araçlar çok geniş ve çağdaş tekniğin ortaya koyduğu muhtelif ekipmanlar olup telefon faks bilgisayar gibi kablolu veya kablosuz araçlardır. Bunların sinyalleri yazıları resimleri, görüntü ve sesleri dinlenmekte ve tespit edilmektedir.

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesine ceza muhakemesi dışında önleyici amaçla ve istihbarat amacıyla başvurulabilmektir. CMK da söz konusu tedbirin uygulanması bir suç dolayısıyla ceza soruşturması yapılması koşuluna bağlı tutulduğu için ceza muhakemesi hukuku açısından bu yetkinin delil elde etmek amacıyla halen işlenmiş olan bir suçun kovuşturmasıyla sınırlı olduğu söylenebilir.

AİHM kararlarında vurgulandığı gibi telekomünikasyon araçlarıyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirine “ancak demokratik kurumları korumak bakımından mutlak zorunluluk bulunması” koşuluyla başvurulabilir. (AİHM Klass ve diğerleri davası.) Dolayısıyla bu tedbirin uygulanma amacının ve uygulanacağı suçların sınırlı olması gerekmektedir. Avrupa ülkelerinde bu tedbire başvurmak için belirli suç grupları veya fiilin ağırlığı veya işleme biçimi bakımından belirli koşullar göz önüne alınarak düzenleme yapılmıştır.

Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Klass ve diğerleri ve Almanya kararında bu hassasiyete şöyle işaret etmektedir; Demokratik toplumlar günümüzde kendilerini sofistike casusluk yöntemleri ve terörizm tehdidi ile karşı karşıya bulmuşlardır. Bunun neticesi olarak bu tür tehditlerle etkili bir şekilde mücadele edebilmek için devletin, kendi yargı yetki alanında faaliyet gösteren yıkıcı unsurları gizlice izlemenin sorumluluğunu üzerine almak zorundadır. Mahkeme bu yüzden, ulusal güvenlik sebebiyle ve/veya suç veya düzensizliğin önlenmesi amacıyla demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde ve istisnai şartlar altında mektup, posta ve telekomünikasyon üzerinde gizli izleme yapma yetkisi veren kanuni düzenlemelerin varlığını kabul etmek zorundadır.

İletişimin tespiti nedir?

İletişimin tespiti belli bir telefon numarasından kimlerin ne zaman arandığı, konuşmanın ne kadar süreyle yapıldığı, elektronik posta yoluyla kimlerle iletişim kurulduğu hususlarının tespit edilmesidir. İletişimin tespiti, iletişimin içeriğine müdahale etmeden iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemlerden oluşmaktadır. İletişimin tespiti geçmişe yöneliktir. Kişinin geçmişte özgür iradesiyle yapıp bitirdiği iletişimine dair harici bilgilerinin tespitidir.

İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması nedir?

İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması telli veya telsiz telefonla ya da internet üzerinden yapılan konuşmalardaki ses ve görüntülerin veya elektronik posta yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasıdır. İletişimin dinlenmesi geleceğe yöneliktir. Halen ve gelecekte yapılacak görüşmelerin dinlenme ve kayda alınmasıdır.

Suç tarihinde mer'i kanuni düzenlemeye bakıldığında, kanun koyucu CMK’nın 135/6. maddesinde "iletişimin tespiti" kavramını kullanmasına rağmen aynı yasa maddesinin 1.fıkrasında, “şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir.”, 8. fıkrasında ise "bu madde kapsamında" dinleme ve kayda alma...katalog suçlarda uygulanır demek suretiyle dinleme ve kayda almanın, iletişimin tespitinden farklı olduğuna işaret ederek, esas itibari ile haberleşme özgürlüğünün ağır bir şekilde kısıtlanması sonucunu doğuran dinleme ve kayda alma tedbirinin sadece belirtilen katalog suçlarda alınabileceğini kabul etmişken, iletişimin tespitinin, dinleme ve kayda almadan farklı olarak kişinin daha önce özgür iradesi ile yaptığı konuşmaların içeriğine müdahale edilmeden sadece iletişim aracının dış bağlantılarının kimle ne zaman görüşüldüğünün tespitine yönelik bir işlem olması nedeniyle, maddenin 6. fıkrası (yeni düzenlemede 8. fıkra) kapsamı dışında bırakmıştır. Bu itibarla iletişimin tespiti, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15/11/2011 tarih ve 2011/6-140 esas ve 2011/222 sayılı kararında da belirtildiği gibi suç soruşturması kapsamında tüm suçlar yönünden başvurulabilecek bir koruma tedbiridir ve hangi suça ilişkin olursa olsun, şüpheliye ait telefondan kimlerle, ne zaman görüşüldüğüne dair 'tespit' CMK 135/1. maddesi (yeni düzenlemeye göre 6. fıkra) uyarınca hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla mümkün olacaktır." (5.CD, E. 2005/14969, K.2005/20489, T. 03/10/2005)

İletişim özgürlüğü ve gizliliği herkese karşı ileri sürülebilen bir hak olmakla beraber bu hak sınırsız değildir. Sınırsız bir özgürlük kargaşaya ve düzensizliğe neden olabilir ve başkalarının hak ve özgürlüklerini tehdit edebilir. O nedenle, belirli bir toplumsal düzende yaşanabilmesi için bireylerin hak ve özgürlüklerine sınırlamalar getirilmesi kaçınılmazdır. İletişim teknolojisinin sunmuş olduğu araçların ve imkânların suç işlenmesinde de kullanıldığı bir gerçektir ve devletin bu iletişim araçlarıyla yapılan iletişimi denetlemesi olağan karşılanmalıdır. Demokratik toplumda aslolan kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması ise de, demokratik kurumların korunmasının da esas itibari ile kişisel hak ve özgürlüklerin teminatı olduğu unutulmamalıdır. Diğer hak ve özgürlüklerde olduğu gibi iletişimin gizliliğine getirilecek sınırlamaların ve sınırlama sebeplerinin yasayla düzenlenmesi ve sınırlamada belli ölçütlerin gözetilmesi lazımdır. Bu nedenledir ki yasa, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde “bir hakkın kullanımı ve kısıtlanması” birlikte düzenlenir.

Anayasanın 22. maddesinde, "..bir suçun önlenmesi", CMK'nın 135/1 maddesinde "bir suç nedeniyle, .. suçun işlendiğine dair delil ve emare bulunması", AİHS'nin 8. maddesinde "bir suçun önlenmesi amacıyla demokratik toplumun korunması amacıyla" hakkın kısıtlanabileceği yine Anayasanın 13. maddesinde ise, "ölçülülük ilkesi" esas alınarak kısıtlama yapılacağı ön görülmüştür. 4709 sayılı Kanunla değişik Anayasanın 22. maddesi AİHS’nin 8. maddesi ile paralel düzenlemeler içermektedir. AİHS’nin 8/1. maddesinde herkesin özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, 2. fıkrada, “bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir” denilmektedir. Anayasamızın 22. maddesi, AİHS’nin 8. maddesiyle benzer düzenlemeler içerdiğine göre AİHM tarafından sorunun ne şekilde çözüldüğünün açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.

İfade etmek gerekir ki, AİHM, gerek suçların önlenmesi gerekse de koruma tedbiri olarak uygulanan tedbirlerin haklı olup olmadığını değerlendirirken AİHS’nin 8/2. maddesinde yer alan “dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi” kavramlarından yararlanmaktadır. AİHM, Malone/Birleşik Krallık davasında, “hiç kuşkusuz, suçun soruşturulması ve bulgulanması işlerine yardımcı olmak üzere polise iletilerin izlenmesi yetkisi veren bir hukukun bulunması(nın), Sözleşmenin 8 (2). fıkrası anlamında ‘suç ve düzensizliğin önlenmesi amacıyla...demokratik toplumda gerekli” olabileceğine hükmetmiştir. Lambert/Fransa davasında, hırsızlık ve soygun ile suçlanan Lambert isimli şahsın telefonlarının hâkim tarafından verilen kararla dinlenmesinin Sözleşmenin 8. maddesine göre zorunlu bir tedbir olup olmadığını inceleyen AİHM, yapılan müdahalenin ceza yargılamasında gerçeğin ortaya çıkarılması ve böylece düzensizliğin önlenmesi amacına yönelik olduğunu belirterek müdahaleyi bu yönden Sözleşmeye aykırı görmemiştir.

AİHM vermiş olduğu birçok kararda, suça ilişkin delil elde edilmesi amacıyla başvurulan iletişimin denetlenmesi tedbirlerini Sözleşmenin 8/2. maddesinde yer alan meşru sınırlama nedenleri kapsamında değerlendirmiştir.

AİHM, özel hayatın ve iletişimin gizliliğine yönelik müdahalelerin ulusal güvenlik, dirlik ve düzenin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla yapılıp yapılmadığı yönünde bir değerlendirme yapmakla yetinmemekte; müdahalenin demokratik bir toplumun korunması için zorunlu olup olmadığı yönünde de bir değerlendirme yapmaktadır. Genel olarak demokratik toplumda 8. madde için gerekli olanın ne olduğu, ölçülülük ilkesinin uygulanmasıyla bireysel haklar ve kamu yararı arasında oluşturulan dengeye göre belirlemektedir.

“Suç işlenmesinin önlenmesi” sebebi, hem Sözleşmenin 8/2. maddesinde hem de Anayasanın 22. maddesinde yer almaktadır. Anayasamızın 22/2. maddesinde yer alan “kamu düzeninin” korunması kavramı, Sözleşmede yer alan dirlik ve düzenin korunması”nı kapsar niteliktedir. O nedenle AİHM’nin, suç delili elde etmek maksadıyla yapılan iletişimin denetimini “dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi” sebepleri çerçevesinde ele alması, 8. maddenin ihlal edilip edilmediğini belirlerken, ayrıca iletişimin gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda zorunlu olup olmadığını irdeleyerek bir sonuca varması yönündeki uygulaması, Anayasanın 22. maddesi bakımından da kabul edilebilir.

Diğer bir ifadeyle, Anayasanın 22. maddesinde yer alan “kamu düzeni”nin korunması ve “suç işlenmesinin önlenmesi” sebepleri, koruma tedbiri olarak iletişimin denetlenmesinin Anayasal dayanağını teşkil edebilir. Özellikle “kamu düzeni”, çok geniş bir anlama sahiptir. Anayasa Mahkemesi, bu kavramı, kamu hizmetlerinin iyi yapılmasını, devletin emniyet ve asayişini ve kişiler arasındaki ilişkilerde huzuru ve ahlak kurallarına uygunluğu temine yarayan kurum ve kuralların hepsi olarak tanımlamıştır. Kamu düzeni, daha ziyade dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kolluk faaliyetlerini haklı kılan bir sebep olarak değerlendirilmiş ise de, bu kavramın daha geniş bir anlama sahip olduğu açıktır. Gerçekten suçun işlenmesi kamu düzenini bozan bir eylem olduğu gibi, suçların aydınlatılamaması, işlenen suçların cezasız kalması da toplumun dirlik ve düzeninin bozulması sonucunu doğurur. O bakımdan, kamu düzeninin korunması kavramı, suçların aydınlatılması ve suça ait delillerin elde edilmesi amacıyla iletişimin denetlenmesine dayanak teşkil eder. İşlenen suçların ve faillerinin ortaya çıkarılarak cezalandırılması, yeni suçların işlenmesi bakımından da caydırıcı bir etkiye sahiptir. O nedenle, bu kavram da koruma tedbiri olarak iletişimin denetlenmesine dayanak oluşturur. Esasen, henüz bir suçun işlenmediği ve işlenip işlenmeyeceğinin de bilenemediği “suç işlenmesinin önlenmesi” amacıyla iletişimin denetimine imkân tanıyan Anayasa koyucunun, suç işlendikten ve suçun işlenmesiyle bir zarar meydana geldikten sonra bu suça ait delillerin elde edilmesi amacıyla aynı tedbire izin vermediği düşünülemez.

AİHM, Sözleşmede temel hakların sınırlanmasının sınırı olarak kabul edilen “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramının tanımını yapmaktan kaçınmıştır. Ancak AİHM, demokratik toplumların açık fikirlilik ve hoşgörülülük gibi iki temel özelliği olduğunu vurgulamıştır. Genel olarak demokratik toplumda AİHS’nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ile haberleşme hürriyeti ve gizliliği bakımından gerekli olanın ne olduğu, ölçülülük ilkesinin uygulanmasıyla, bireysel haklar ve kamu yararı arasında oluşturan dengeye göre belirlenmektedir.

4709 sayılı yasayla Anayasanın 13. maddesinde yapılan ve konumuz açısından da büyük önem taşıyan değişiklik, sınırlamanın sınırı olarak “hakkın özü” kriterinin kabul edilmiş olmasıdır. Buna göre, iletişim özgürlüğü ve gizliliğine getirilecek sınırlamaların bu hakkın özüne dokunmaması lazımdır. İşte bu noktada hakkın özünün ne olduğu ve hangi hallerde hakkın özüne ve bu arada iletişim özgürlüğü ve gizliliğinin özüne dokunulmuş olacağının tespit edilmesi lazımdır.

Genel olarak bir hak ve özgürlüğün özü, o hak ve hürriyetin vazgeçilmez unsuru, dokunulduğu takdirde o hak ve hürriyeti anlamsız kılacak olan asli çekirdeği olarak tanımlanmaktadır. Öze dokunma yasağının neyi koruduğu, daha açık bir ifadeyle, objektif temel hak normunu mu, yoksa bu normun kişiye sağladığı sübjektif hakkı mı koruduğu tartışmalara neden olmuştur. Bir görüşe göre, “bir temel hakkın özüne dokunulup dokunulmadığı, düzenlenecek yaşam ilişkisi, yapılan düzenlemenin kendisi ve bu konuda yaygın kanaatlerin yanı sıra, sınırlamadan sonra o temel hakkın toplumsal yaşam içinde önemini hala koruyup korumadığına bakılarak tayin edilir... Burada belli bir kişinin sübjektif hakkı kastedilmiş olamaz. Çünkü böyle bir hak, bir bütün olarak toplumsal yaşam için bir önem taşımaz. Toplumsal yaşam için önemli olan, sübjektif hakkın kaynaklandığı temel hak normudur”.

Kısaca bu görüşe göre, hakkın özüne dokunulup dokunulmadığı somut olaydan bağımsız olarak tayin edilecektir. Buna karşılık, kişiler bakımından bir güvence teşkil edebilmesi için, öz kavramı ve öze dokunulup dokunulmadığının her somut olay için ayrı ayrı belirlenmesi; kamusal ve bireysel menfaatlerin ölçülmesi ile öze dokunulup dokunulmadığının tespit edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesine göre; “bir hakkın ya da hürriyetin kullanılmasını açıkça yasaklayıcı veya örtülü şekilde kullanılmaz hale koyucu veya ciddi surette güçleştirici ve amacına ulaşmasını önleyici ve etkisini ortadan kaldırıcı hükümler o hak ve hürriyetin özüne dokunur.” Yüksek Mahkeme bir başka kararında da, “.. bir hak ve hürriyetin gayesine uygun şekilde kullanılmasını son derece zorlaştıran veya onu kullanılamaz duruma düşüren kayıtlara tabi tutulması halindedir ki, o hak ve hürriyetin özüne dokunulmuş olması sözkonusu olabilir” demektedir. Öncelikle belirtelim ki, temel hak ve özgürlüklerin özünün ne olduğunu ve onun içeriğini bütün hak ve özgürlükler için belirlemek mümkün değildir. Hakkın özünün, her hak ve özgürlüğün kendisine özgü niteliklerine göre belirlenmesi gerekir.

CMK'nın 135. maddesinde düzenlenen “iletişimin denetlenmesi” tedbirine, bir suç dolasıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması durumunda başvurulabilir. Cumhuriyet savcısı, ilgili kurumdan sabit ya da ankesörlü telefon ile yapılan görüşmelerin kimle, ne zaman ve hangi süreyle yapıldığına ilişkin kayıtları ve görüşen kişiye ilişkin kimlik bilgilerini içeren iletişimin tespitini isteyebilir.

Ayrıntıları ilgili bölümde açıklandığı üzere, AİHS'in 8 ve Anayasanın 20. maddesinin ikinci fıkralarında teminat altına alınan özel yaşamın ve aile yaşamının korunması haklarının, meşru sebepler, “demokratik bir ülkede gereklilik” ve “orantılılık” ilkeleri çerçevesinde kısıtlanması mümkündür. Terörle mücadelede de, devletlerin ulusal güvenliği ve yetki alanlarındaki yaşamları koruma görevleri ile sözleşme tarafından garanti altına alınan diğer hak ve özgürlüklere saygı gösterme yükümlülükleri arasında adil bir denge kurması gerekmektedir.

Ceza yargılama sistemimize göre, soruşturma/yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için ispat amacıyla kullanılan ve hukuka uygun olarak elde edilen her araç delil olarak kabul edilir. Bu manada esas olan, delilin denetlenebilir olması, keyfi ve açıkça dayanaktan yoksun olacak şekilde sanık aleyhine kullanılmaması ve yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmasıdır.

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay irdelendiğinde; suçun işlendiğini gösterir somut olgulara dayanan kuvvetli suç şüphesinin bulunması, elde edilen delilin keyfi ve açıkça dayanaktan yoksun olmayıp denetlenebilmesi, kamu düzenini bozan bir eylem olarak işlenen suçun aydınlatılamamasının ve cezasız kalmasının, toplumun dirlik ve düzeninin bozulması sonucunu doğuracağında tereddüt olmaması hususları dikkate alındığında;

Demokratik kurumlara, hukuk devletine, demokrasiye ve insan haklarına karşı, 15.07.2016 tarihli darbe teşebbüsünü gerçekleştiren, pek çok insanın ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verip bir çok ağır suçu organize şekilde işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, çok büyük bir önem verdiği ... silahlı kanadını oluşturan askeri mahrem yapılanmasına yönelik yapılan soruşturmada, şüpheliler ve suç delillerine ulaşılması amacıyla Ankara merkezli ve diğer illlerde Cumhuriyet Başsavcılıklarının yasal yetkisine dayanarak hakim kararıyla geçmişe dönük elde ettiği “iletişimin tespiti (HTS)” kayıtlarının, “hukuka uygun bir delil olarak hükme esas alınmasında herhangi bir hukuki isabetsizlik bulunmadığı, yapılan işlemin “demokratik bir ülkede gereklilik” ve “orantılılık” ilkelerine uygun” olduğu, somut olay kapsamında da, kanunda yazılı esas ve usullere göre bu tedbire başvurulmasının “iletişim özgürlüğü” hakkının özünü ortadan kaldırmayacağı kanaatine varılmıştır.

İçeriğine müdahale edilmeden, iletişim araçlarının diğerleri ile kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespitine yönelik işlem olması ve daha çok dış bağlantı verilerini ifade etmesi nedeniyle “iletişimin tespiti”, Cumhuriyet savcısının soruşturma yetkisini düzenleyen CMK'nın 160 ve 161. maddeleri kapsamında istenebilecek delillerdendir. Cumhuriyet savcısı soruşturmanın ayıklayıcılık ve kişilerin lekelenmeme hakkı ilkelerini dikkate alarak delil toplarken Anayasada ve yasada düzenlenen "orantılılık" ilkesini göz önüne almak durumundadır. İletişimin tespitinin istenmesi her zaman aleyhe sonuç doğurmaz. Bazen suça katılmayan kişilerin erkenden tespiti ile haklarında başkaca ceza muhakemesi tedbirine başvurmama imkanını da sağlayabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunun 135/6 maddesindeki (Ek: 2/12/2014-6572/42 md.) şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, soruşturma aşamasında hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında mahkeme kararına istinaden yapılır. Daha önce uygulamada Ceza Muhakemesi Kanunu 160-161. maddelerinde düzenlenen Cumhuriyet savcısının delil toplama yetkisi kapsamında iletişimin tespitinin yapıldığı, yapılan değişiklikle bu yetkinin hakime verildiği, gecikmesinde sakınca olduğu hallerde Cumhuriyet savcısının bu yetkiyi kullanabileceği düzenlenmişti. Ancak yeni ceza yargılaması sisteminde soruşturma evresi, suç işlendiği izlenimini veren halin öğrenilmesi ile başlar ve iddianamenin kabulü kararı verilinceye kadar devam eder. Soruşturma evresi üç aşamada gerçekleşir. Bunlar; başlangıç soruşturması, kısa soruşturma ve ara soruşturma aşamalarıdır. (Kunter-Yenisey-Nuhoğlu CMK 18. bası sy. 643) İlk aşama, Cumhuriyet savcısının “araştırmalara” başlama kararı ile gerçekleşen “başlangıç soruşturması”dır. Bu aşamada, kural olarak henüz suçun kim tarafından işlendiği konusunda bir bilgi mevcut bulunmadığı için, “şüpheli” de yoktur. Bu aşamada bir suç işlendiğine dair “basit şüphe” oluşmazsa kovuşturmama kararı verilecektir. Aksi takdirde soruşturmanın diğer aşamalarına geçilip ortaya çıkan şüpheli/şüphelilere ilişkin deliller toplanarak ara soruşturma sonucunda toplanan deliller suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenleyecektir.

Somut olayda, ayrıntıları ilgili bölümde açıklanan FETÖ/PDY terör örgütünün iletişim yöntemi olarak ankesörlü/sabit hatlardan periyodik veya ardışık aramalar yaptıkları yönündeki tespitlerden sonra, soruşturma makamlarınca başlangıç soruşturması kapsamında ve CMK’nın 160/1 maddesinin verdiği yetkiye dayanarak yapılan araştırmalar sonucunda; FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının “sohbet” olarak adlandırdıkları örgütsel toplantılara devam etmek için kamuya açık market büfe vb. yerlerde kurulu bulunan ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatları özel yöntemlerle kullandıklarının tespit edilmeleri üzerine, CMK. 135/6 maddesi gereğince sabit hat ve ankesörlü hatlara yönelik iletişimin tespiti kararları alınarak uygulamaya konulması, bu cümleden olarak şüpheli kişilerin hatlarıyla kamuya açık, birbirinden bağımsız büfe, market vb. yerlerde kurulu bulunan sabit veya ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesi, üçüncü kişilere ait verilerin ayıklanması ile yapılan analizler sonucunda şüphelilere ulaşılmasında hukuka aykırı yöntemlerin kullanıldığı ileri sürülemeyeceği gibi, ihlal edildiği iddia edilen hakka nazaran kamu güvenliğinin korunması ve suçla mücadele için sağlanan yararın üstünlüğünden de kuşku duyulmaması gerekecektir.

Şüphelinin/sanığın askeri mahrem hizmetler yapılanmasında yer alıp sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden hücresel haberleşme ağına dahil olup olmadıklarının belirlenmesi ile soruşturma ve yargılama aşamasında sanığın hukuki durumunun ve konumunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suçun ispatı açısından belirleyici nitelikte olması nedeniyle bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında, taraflar huzurunda tartışılması, savunma argümanlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca bu delillerin teyidi açısından;

-Mahrem imamların büfe/ankesörlü sabit telofon hattı ile hedef şahıslarla görüşmelerinde gizliliği sağlamak için genellikle kullandığı yöntem olarak belirlenen;

Hedef şahsın telefon numarasının, deşifre edilmesinin önlenmesi amacıyla çeşitli şifreleme metotları kullanarak kaydedilmesi,

Bazı mahrem imamların arama yapmadan önce ajandada kayıtlı numaralara baktığında şifreleme yaptığını unutarak/kasten yazılı olan şifreli numarayı aradığı, daha sonra yanlış numara çevirdiğini fark ederek/kasten asker şahsı tekrar gerçek numarasından aramış olmaları,

Aramaların tek taraflı ve kısa süreli olması veya sadece çağrıdan ibaret bulunması,

Aranan askeri personelin büyük kısmının genellikle rütbe/makam olarak ve bağlı bulunduğu kuvvetlerin de denk olmaları,

Mahrem imamlar tarafından gerçekleştirilen arka arkaya aramanın (ARDIŞIK ARAMA) örgütsel amaçlı olduğuna dair karine oluşturması,

Aramanın mesai saatleri dışında yapılması, sorumlu şahsın, askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle arayarak bu bütün içerisinde hedeflerin kaybolmasını sağlama çabası,

Aramanın on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez olmak üzere periyodik olması,

Mahrem imamın sorumlusu olduğu asker şahıs/şahıslarla aynı ilde ikamet ettiği ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurduğunun gözetilmesi,

Asker şahısların hatların takılı bulunduğu cihazların toplantı yerine götürülmediği veya götürülse bile kapalı tuttukları,

Mahrem imamlarca hedef şahıs arandıktan sonra ilgisiz rastgele numaraların çevrilerek, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışılması, hususlarını da ortaya koyan, bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında kişiselleştirilmiş, Emniyet birimlerince, büfe/ankesörlü sabit telefon hatlarıyla irtibat kurma yöntemine ilişkin olarak düzenlenen ayrıntılı analiz raporunun temin edilerek dosyaya konulması,

-Emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının, “0” saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirilmesi,

-Şüpheli/sanığın görev yaptığı diğer şehirlerde ardışık aramalarının olup olmadığı araştırılarak sabit hat ve ankesörlü telefon kullandığına ilişkin analiz raporunun da istenmesi,

-Şüpheli/sanıkla ilgili sabit hat veya ardışık aramaya ilişkin varsa itirafçı beyanlarının dosyaya getirilmesi, gerektiği takdirde tanık sıfatıyla dinlenilmeleri,

-Ardışık aramalar kapsamında, diğer asker şahıslar hakkında bir soruşturma veya dava olup olmadığı araştırılıp varsa ifade örneklerinin dosyaya ibrazı sağlanarak değerlendirilmesi suretiyle maddi gerçeğin ortaya konulması gerekmektedir.

Bu kapsamda;

SONUÇ : Yukarıda açıklanan özellikler doğrultusunda, bir asker şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur.

“Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturmalarda alınan ifadelerden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün ülke genelinde olduğu gibi sanığın görev yaptığı Erzincan ili ve Ankara il ve ilçelerinde, askeri mahrem yapılanma anlamında bir yapılanmaya gittiğine yönelik kuvvetli suç şüpheleri ile yapılanma içerisinde yer alan sivil mahrem imamların örgütsel faaliyetler kapsamında örgütsel haberleşmeyi sağlamak amacıyla il genelinde bulunan, kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatları kullandıklarına ilişkin bilgilere ulaşılması üzerine, il genelinde faaliyet yürüten sabit/ankesörlü telefonlara yönelik olarak;

Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığınca Sulh Ceza Hakimliğinden, Doğan Büfe isimli iş yerine ait 0446 223 38 21 numaralı sabit hatta yönelik 12.05.2017 tarih ve 2017/1953 değişik iş sayılı kararıyla CMK'nın 135/6. maddesi gereğince iletişimin tespiti kararı alındığı, yine Erzincan Sulh Ceza Hakimliğinden, İmaj İddia Bayii isimli iş yerine ait 0446 223 80 93 numaralı sabit hatta yönelik 31.07.2017 tarih ve 2017/2913 değişik iş sayılı kararıyla daha sonra sabit hat ve ankesörlü hatlara ilişkin iletişimin tespiti kararı verildiği, bu karara dayanılarak (HTS) kayıtlarının incelenmesinde (soruşturma konusu suç ile ilgileri bulunmayan üçüncü kişilere ait veriler ayıklanarak) “sanığın kendi adına kayıtlı ve kullanımında olan 0541 248 83 32 GSM nolu hattından, Erzincan il merekezinde bulunan Doğan Büfe’ye ait 0446 223 38 21 numaralı sabit hattan 11 defa aranarak cevapsız çağrılar bırakıldığı ve görüşmeler yapıldığı,

19.01.2013, 08.03.2014 ve 12.02.2014 tarihlerinde yine askeri personellerden olan ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne üye olma suçundan yargılanan O. A., M. Ö. ve F. Ş.'in de aynı sabit hattan ardışık olarak arandığı,

Yine sanığın Erzincan il merkezinde bulunan İmaj İddia Bayi isimli işyerine ait 0446 223 80 93 numaralı sabit hattan, sanığın adına kayıtlı ve fiilen kullanıcısı olduğu 0541 248 83 32 numaralı GSM hattının 08.09.2012 tarihinde 5 defa aranarak cevapsız çağrılar bırakıldığı,

08.09.2012 tarihinde yine askeri personellerden olan S. Ö.'in de aynı sabit hattan ardışık olarak arandığı tespit edilmiştir.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY terör örgütünün Jandarma Genel Komutanlığındaki mahrem hizmetler yapılanmasında yer alan üyelerin bir kısmının sabit hat ve ankesörlü telefonlar üzerinden hücresel haberleşme ağına dahil oldukları yönünde yapılan tespitler sonucunda; Ankara Merkez ve ilçelerinde bulunan sabit hat ve ankesörlü telefonlara yönelik olarak Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinden CMK’nın 135. maddesi gereğince iletişim tespit kararı istendiği, Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 19.01.2018 tarih, 2018/617 d. iş sayılı kararıyla iletişim tespitine izin verildiği,

Sanık hakkında Ankara'da görev yaptığı zaman diliminde Ankara İl Emniyet Müdürlüğünce hazırlanan 20.06.2018 tarihli İnceleme ve Tespit Tutanağının incelenmesi neticesinde;

Sanığın kendi adına kayıtlı ve fiilen kullanıcısı olduğu 0541 ... 32 numaralı GSM hattının, Ankara il merkezinde bulunan M. U. adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 42 numaralı sabit hattan 12.10.2014 tarihinde, E. Hidrolik adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 11 68 numaralı sabit hattan 12.10.2014 tarihinde, M. K. adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 75 numaralı sabit hattan 15.11.2014 tarihinde, M. B. adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 34 24 numaralı sabit hattan 06.12.2014 tarihinde, İ.S. adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 09 numaralı sabit hattan 23.04.2015 tarihinde, O. E. adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 34 numaralı sabit hattan 16.08.2015 tarihinde, Mi. Telekom adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 17 numaralı sabit hattan 19.08.2015 tarihinde, T. T. adına kayıtlı işyerine ait 0312 ... 06 numaralı sabit hattan 07.09.2015 tarihinde aranarak cevapsız çağrılar bırakıldığı veya görüşmeler yapıldığı,

07.09.2015 tarihinde yine askeri personellerden olan F.M.'ın da T. Tel. adlı iş yerine ait sabit hattan ardışık olarak arandığı tespit edilmiştir.

Sanık, aşamalarda alınan savunmalarında söz konusu aramalara ilişkin makul bir açıklama getirememiştir.

Sanık hakkındaki yargılama devam ederken, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün Askeri Mahrem Yapılanması içerisinde olduğu iddiasıyla hakkında kamu davası açılan Hasan DURDU'nun soruşturma aşamasında 13.05.2018 tarihinde kollukta müdafii huzurunda alınan ifadesinde sanığı fotoğrafından teşhis ettiği, Cumhuriyet savcılığında müdafii huzurunda alınan 14.05.2018 tarihli ifadesinde de; "A. K B. Ç.isimli şahıs o dönemde Jandarmadan sorumlu birim adına müdür olarak faaliyet gösteriyordu. O dönemde Erzincan ilinde müdür konumunda hiç kimse bulunmuyordu. Arif K isimli şahısta Erzurum ilinden gelerek beni askerlerle irtibatlandırıyordu. Daha sonraki süreçlerde ise yine Erzurum ilinden gelen o dönemde Erzincan ilinde Jandarma birim yapılanması içerisinde öğretmen olarak faaliyet gösteren benim haricimde;

İhsan (K) İbrahim İzci (Erzurumlu, Milli Eğitime bağlı okulda öğretmenlik yapıyordu. Aynı zamanda yukarıda söylediğim gibi Jandarma birim yapılanması içerisinde benim gibi öğretmen olarak faaliyet gösteriyordu.) Yukarıda isimlerini vermiş olduğum ve Jandarma birim yapılanması içerisinde faaliyet gösteren müdür yardımcıları ve öğretmenler olarak ayda bir kez bir araya geliyor ve bu toplantıda öğrencilerin yani askerlerin ne kadar kitap okudukları, toplantılara gelip gitmedikleri, himmet parası verip vermedikleri gibi konuları görüşüyor ve toplamış olduğumuz himmet paralarını müdür yardımcısına veriyorduk.

O dönemde tanıdığım Jandarma askerler;

M. Y. (Giresunlu hemşerim olduğu için ismini hatırlıyorum, o dönem bekardı, daha sonradan kendisinin JÖH’e geçtiğini biliyorum, bu şahıs ile kendi evimde zaman zaman buluşuyor yukarıda söylemiş olduğum gibi görüşmelerimizde namaz kılar, Fetullah Gülen kitapları okur, vaaz videoları izler ve dini sohbet yapardık. Kendisinin maddi durumu iyi olmadığından himmet parası vermiyordu.)

...Bu şahısların haricinde şu anda isimlerini hatırlamadığım ancak kendilerini ve fotoğraflarını görmem halinde tanıyabileceğim 5-6 asker ile daha görüşerek yukarıda söylediğim gibi sohbet toplantıları gerçekleştirdim. Ayrıca bu şahsıları da aramam gerektiği zamanlarda da Erzincan Merkezde farklı noktalarda bulunan E.Market içerisi, meydanda bulunan yer altı çarşısının üstünde bulunan Büfe, ismini bilmediğim İddia Bayii, yine çarşı merkezinde Er Merkezin çaprazında bulunan G. Büfelerden arıyordum.

...Ben Erzincan ilinde birim içerisinde faaliyet gösterdiğim dönem içerisinde 5-6 uzman çavuş ve astsubay ile sohbet toplantıları gerçekleştirdim ancak şuan için isimlerini ve eşkallerini hatırlayamıyorum. Bunların haricinde hatırlandığım ve birlikte sohbet toplantısı gerçekleştirdiğim subaylar ise; M. Y. (rütbesini bilmiyorum.)" şeklinde beyanda bulunduğu, ancak İlk Derece Mahkemesince 27.06.2018 tarihli celsede tanık olarak alınan beyanında, önceki beyanlarından döndüğü anlaşılmış ise de, İlk Derece Mahkemesi soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından müdafii ile birlikte alınan ve Sulh Ceza Hakimi önünde tekrarlanan ifadeye itibar ederek hükme esas alındığı görülmekle;

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Erzincan 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.