ÖZET : Dava, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Takip ve davaya konu senedin tanzim tarihi 16.9.2006, vade tarihi ise 8.8.2007'dir. Bono davalının ileri sürdüğü 16.03.2008 tarihli şirketin sermaye artırımı yaptığı genel kurul toplantısından önceki bir tarihi taşımaktadır.Bu durumda kanıt yükü davalıya düşmektedir. Davalının 6100 S.K 201 M. ve 1086 S.K. 290 M. uyarınca savunmasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, icra takibine konu edilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davalı vekili, bononun teminat olmayıp borç senedi olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili aleyhine girişilen icra takibine dayanak bononun Eylül 2006'da davalı şirketin kredi temini için müvekkili de dahil şirket ortaklarının her birinden teminat olarak bono istediklerini, bonoların kredi temin edilen Asya Katılım Bankası A.Ş.'den aldıkları kredinin teminatı olarak verildiğini, kredinin ödenmesinden sonra davalı şirketin teminat için verdiği bonoları bankadan iade alıp elinde tuttuğunu, bu arada davalı şirketin 2007 ve 2008 olağan genel kurulunda sermayenin arttırılmasına karar verildiği, müvekkilinin genel kurul toplantılarına katılmadığı ve sermaye artırımına iştirak etmediğinden rüçhan hakkını kullanmadığı ve iştirak taahhütnamesini imzalamadığı halde şirket avukatı 11.4.2008 tarihli mektup ile 16.3.2008 tarihli genel kurulda alınan sermayenin artırılmasına yönelik karar gereğince şirkete ödenmesi gereken sermaye borcuna karşılık verilen senet bedelinin ödenmesi, aksi halde müvekkili hakkında icra takibi yapılacağını ihtar ettiğini, takip konusu bononun sermaye artırımıyla hiçbir ilgisinin olmadığını ileri sürmüştür.
Davalı vekili ise davaya karşı düzenlediği cevap dilekçesinde şirket yönetim kurulunun 16 Mart 2008 tarihli genel kurulda alınan 8 numaralı kararın kendisine verdiği yetkiye dayanarak ödenmeyen ortak borçlarının icra yoluyla tahsiline karar verildiği, bu doğrultuda davacı ve ödenmeyen sermaye borçları bulunan ortaklara borçların ödenmesi aksi takdirde ödenmeyen sermaye borçlarına karşılık verdikleri senetlerin icraya konularak faiz ve ferileriyle birlikte tahsili yoluna gidileceğinin ihtar edildiği, buna rağmen borcunu ödemeyen davacı ortak hakkında davaya konu icra takibinin başlatıldığını, senedin teminat senedi olmadığını, haksız ve yersiz açılan davanın reddini talep etmiştir.
Takip ve davaya konu senedin tanzim tarihi 16.9.2006, vade tarihi ise 8.8.2007'dir Diğer bir anlatımla bono davalının ileri sürdüğü 16 Mart 2008 tarihli genel kurul toplantısından önceki bir tarihi taşımaktadır.
Bu durumda kanıt yükü davalıya düşmektedir. Davalının 6100 Sayılı H.M.K.nın 201.ve H.U.M.K.nun 290. maddesi uyarınca savunmasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek icapsız yemine de dayanılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 11.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.