T.C.

DANIŞTAY

11. DAİRE

E. 1997/1126

K. 1998/894

T. 9.3.1998

• ŞİRKETİN VERGİ BORCUNDA SORUMLULUK ( Kanuni Temsilcilik Görevinden Ayrılan Ortak - Görevini Sürdürdüğü Dönemden Sorumlu Olacağı )

• VERGİ BORCUNDA SORUMLULUK ( Limited Şirket Kanuni Temsilcilik Görevinden Ayrılan Ortak - Görevini Sürdürdüğü Dönemden Sorumlu Olacağı )

• KANUNİ TEMSİLCİLİK GÖREVİNDEN AYRILAN ŞİRKET ORTAĞI ( Ödenmeyen Vergiler Nedeniyle Görevini Sürdürdüğü Dönemden Sorumlu Olacağı )

• TEMSİLCİLİK GÖREVİNDEN AYRILAN ŞİRKET ORTAĞI ( Ödenmeyen Vergiler Nedeniyle Görevini Sürdürdüğü Dönemden Sorumlu Olacağı )

213/m.10

6762/m.540, 542

6183/m.22

ÖZET : Uyuşmazlıkta ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borcunun yasal süresi içinde ödenmemesi ve şirket malvarlığının kamu alacağını karşılamadığının tespit edilmesi üzerine vergi borcunun cebren tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir.

Kanuni temsilcilik görevini sürdürdüğü, 1992 yılı Ocak dönemine isabet eden ve vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesinden kaynaklanan vergi borcundan bu dönemde kanuni temsilci sıfatını taşıyan davacının sorumlu tutulmasında Yasa'ya aykırılık bulunmamaktadır.

İstemin Özeti: Ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. Maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıf ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağının hükme bağlandığı, buna göre, şirketten tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve bağlı alacakların şirket kanuni temsilcilerinden alınabilmesi için Vergi Usul Kanunu'nda yazılı vergi ödevlerinin zamanında yerine getirilmemiş olması gerektiği, dosyanın incelenmesinden, davacının 8.4.1992 tarihli ortaklar kurulu kararı ile limited şirket kanuni temsilciliğinden ayrıldığı, limited şirketin 1992 yılı Ocak, Mayıs-Kasım dönemlerine ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla davalı idarece yapılan araştırma sonucunda şirket malvarlığının bulunmadığının anlaşıldığı, bu nedenle kanuni temsilcilik görevini yürüttüğü dönemlerle ilgili şirket vergi borçlarının tahsili için davacı adına ödeme emri düzenlenmesinin yerinde olduğu, ancak şirket vergi borçlarından dolayı kanuni temsilcinin takip edilebilmesi için kanuni temsilcilik görevinin sürdürüldüğü dönemde şirket vergi borçlarını tüzel kişilik adına ödeme görev ve iktidarında bulunması ve borcun ödenmemesi fiili ile davacının tutumu arasında nedensellik bağı bulunması gerektiği, oysa davacının limited şirket kanuni temsilcisi bulunduğu süre içinde vergi borcunu ödeme görevini üstlendiğine dair bir bilgi olmadığı gibi, 6183 Sayılı Kanun'un 5. Maddesi gereğince vergi borcunun şirket malvarlığından tahsili olanağı kalmadığı yolunda aciz fişi düzenlenip düzenlenmediğinin saptanmadığı, bu durumda kanuni temsilci sıfatıyla ve şirket borçlarının tahsili amacıyla 213 Sayılı Yasa'nın 10. Maddesine istinaden davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından, limited şirketin vergi borçlarının tahsili amacıyla adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

KARAR : Uyuşmazlık, 8.4.1992 tarihinde kanuni temsilcilik görevinden 19.7.1994 tarihinde de hisselerini devretmek suretiyle ortaklıktan ayrılan davacı adına limited şirketin 1992 yılı Ocak, Mayıs-Kasım dönemlerine ilişkin vergi ve bağlı borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.

Davacının, limited şirketin vergi ve bağlı borçlarıyla ilgili sorumluluğunun kanuni temsilcilik sıfatından kaynaklandığı gözönünde bulundurulduğunda, sorumluluğun bu görevin yürütüldüğü dönemle ve bu döneme isabet eden vergi borcu ile sınırlı olduğu sonucuna varıldığından vergi mahkemesi kararının, davacının kanuni temsilcilik görevinden ayrıldığı 8.04.1992 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin şirket vergi borçlarının tahsili amacıyla ve şirket kanuni temsilcisi sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin, 1992 yılı Mayıs-Kasım dönemleriyle ilgili kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasında yasal isabetsizlik görülmemiştir.

Öte yandan, dava aşamasında verilen ara kararı üzerine davalı idarece dava konusu ödeme emirlerinin kanuni temsilci sıfatıyla düzenlendiği bildirilmesine rağmen, temyiz dilekçesinde ödeme emrinin şirket ortağı sıfatıyla düzenlendiği ileri sürülmüş ise de, davacının 19.7.1994 tarihinde şirketteki hisselerini, şirketin diğer ortağı ve kanuni temsilcilerine devrederek ortaklıktan ayrıldığında kuşku bulunmamaktadır. Buna göre, bir hisseyi devralan ortağın devraldığı hissesinin borçlu mu, alacaklı mı olduğunu ve şirketin mali durumunu bildiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir ifade ile limited şirtette diğer bir ortağın hissesini devralan paydaşın, o hissedarın devir anına kadar mevcut şirket borçlarından sorumlu olduğunu bilmesinin ticari muamelelerde bir tüccarın göstermesi gereken basiret ve tedbirli davranışlarından sayılması zorunludur.

Bu durumda, 19.7.1994 tarihinde limited şirketteki hisselerini tüm hak ve borçları ile devrederek ortaklıktan ayrılan davacı adına limited şirketin ortağı bulunduğu 1992 yılı Mayıs-Kasım dönemlerine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet bulunmadığından davalı idarenin bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiştir. Vergi Mahkemesi kararının, uyuşmazlık konusu ödeme emrinin 1992 yılı Ocak dönemiyle ilgili kısmını iptal eden hüküm fıkrasına gelince; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10.12.1988 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 3505 Sayılı Yasa'nın 2. Maddesiyle değişik 10. Maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıfların ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tüzel kişiliği olmayan tüşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu görevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için vergi ile ilgili ödevlerin kanuni temsilciler tarafından yerine getirilmemiş olması nedeniyle bir vergi ziyaı doğması ve ziyaa uğratılan verginin tüzel kişiliğin varlığından alınmaması gerekmektedir.

6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun limited ortaklıklarda ortak olan müdürlere ilişkin 540. Maddesinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, şirket mukavalesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabileceği, kuruluştan sonra şirkete giren ortakların, bu hususta umumi heyetin ayrı bir kararı olmadıkça, idare ve temsile mezun ve mecbur olmadıkları, ortak olmayan müdürlere ilişkin 541. Maddesinde, şirket mukavelesi veya umumi heyet kararıyla şirketin idare ve temsilinin, ortak olmayan kimselere de bırakılabileceği, bu gibi kimselerin salahiyet ve mesuliyetleri hakkında ortak olan müdürlere ait hükümlerin tatbik olunacağı, 542. Maddesinde, müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin şumul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin idare meclisine dair olan 321. Maddesi hükmünün uygulanacağı, anılan Kanun'un 320. Maddesinde ise, idare meclisi azalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanunu'nun 528. Maddesinin ikinci fıkrası hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. 6183 Sayılı Kanun'un 22. Maddesinde ise, amme alacağını borçlusundan kesip tahsil dairesine ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısların bu vazifelerini kanunlarında veya bu kanunda belli edilen zamanlarda yerine getirmedikleri takdirde, ödenmeyen alacağın, bu hakiki ve hükmi şahısların bu vazifelerini kanunlarında veya bu kanunda belli edilen zamanlarda yerine getirmedikleri takdirde, ödenmeyen alacağın, bu hakiki ve hükmü şahıslardan bu kanun hükümlerine göre tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır.

Olayda ise ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borcunun yasal süresi içinde ödenmemesi ve şirket malvarlığının kamu alacağını karşılamadığının tespit edilmesi üzerine vergi borcunun cebren tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Bilindiği gibi katma değer vergisi yansıtmalı bir vergidir. Verginin bu özelliği gözönünde bulundurulduğunda tüzel kişilere düşen verginin ödenmesi ödevinin yerine getirilmesi bakımından kanuni temsilcilerin görev ve sorumluluğu ayrı bir önem kazanmaktadır. Dolayısıyla alıcılardan tahsil edilen katma değer vergisini, basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek süresi içinde vergi dairesine ödemeyen kanuni temsilcinin vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulması gerektiği açıktır.

Bu durumda, kanuni temsilcilik görevini sürdürdüğü, 1992 yılı Ocak dönemine isabet eden ve vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesinden kaynaklanan vergi borcundan bu dönemde kanuni temsilci sıfatını taşıyan davacının sorumlu tutulmasında Yasa'ya aykırılık bulunmadığından vergi mahkemesi kararının; kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin 1992 yılı Ocak dönemiyle ilgili kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasında yasal isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının; dava konusu ödeme emrinin 1992 yılı Ocak dönemiyle ilgili kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, 1992 yılı Mayıs-Kasım dönemiyle ilgili kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin ise REDDİNE oybirliği ile karar verildi.

danx