ÖZET : 4342 sayılı Mera Kanununun 13. maddesindeki dava açma süreleri mülkiyet hakkının özü ile değil, tahsise dair mera komisyonu çalışma sonuçları ile ilgilidir. Keza, yasanın 21. maddesi de yine tahsislerin sık sık değiştirilmesinin önüne geçmek üzere getirilmiş bir hükümdür. Mera Kanununda mülkiyet hakkına dayanılarak açılan davalar bir süreye tabi tutulmadığından ve 2178 parselle ilgili gerek teknik ekiplerce, gerekse komisyonca yapılan işlemler ve tahsis yok hükmünde olduğundan davanın kabulü ile davacılara ait 2178 parselin mera kanunu kapsamından çıkartılması gerekir.
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 8.6.2004 gününde verilen dilekçe ile mera komisyon kararının iptali istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 12.5.2005 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.2.2006 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av.Filiz Ceylan geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 105 hektar 9600 m2 yüzölçümündeki 2178 parsel sayılı taşınmaz değişik tapu kayıtları ile davacıların da paydaş olduğu kişiler adına tespit ve tescil edilmiştir. Kayıtta taşınmazın niteliği kışlak olarak yazılıdır. 1975 yılındaki tapulama çalışmalarından sonra yörede 4342 sayılı Mera Kanununa göre kurulan komisyon uygulama tespit ve tahsis işlemlerine girişmiş, mera kaynaklarının saptanması için ilgili tapu sicil müdürlüğünden mera olan taşınmazların parsel numaralarının sorulması ve kaynak olarak özel mülkiyet konusu davacılara ait 2178 parselin de bildirilmesi üzerine bu parsel de 4342 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca mera yaylak ve kışlak olarak tahsis edilecek yerler içine alınmış, gerekli teknik ekip çalışmalarının sonunda da askı ilanı yapılarak davalı köye mera olarak tahsis edilmiştir. Mera Komisyonunun tahsis tutanağı 4342 sayılı Mera Kanununun 13. maddesi uyarınca 22.5.2003 tarihinde askıya çıkarılmış 30 günlük ilan süresi içinde ilgilerince dava açılmadığından kesinleşmiştir. Eldeki dava mera komisyonunun tahsis kararının iptali istemiyle 8.6.2004 tarihinde açılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No'lu Protokolün mülkiyet hakkını teminat altına alan 1. maddesinde ` Her hakiki veya hükmi şahıs malların masuniyetine riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve kanunun derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkünden mahrum edilebilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, emvalin umumi menfaate uygun olarak istimalini tanzim veyahut sair mükellefiyetlerin veyahut da para cezalarının tahsili için zaruri gördükleri kanunları yürürlüğe koymak hususunda malik bulundukları hukuka halel getirmez. ` hükmü öngörülmüştür.
Anılan madde uyarınca kişilerin mülkiyet hakkından mahrum bırakılabilmesi için; Mülkiyet hakkına müdahale kamu yararı amacına yönelik, yasada öngörülen koşullara ve uluslar arası hukukun genel ilkelerine uygun olmalı ve amaca ulaşmak için başvurulan araç ile güdülen amaç arasında makul bir oran ve adil bir denge bulunmalıdır. Bu üç koşul bir arada bulunmadan bir kişi mülkiyet hakkından mahrum bırakılamaz.
T.C. Anayasasının mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesinde ise; `Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar ancak, kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. ` hükmü bulunmaktadır. Mülkiyet hakkı kişinin temel hakları arasında olup, anılan Anayasa hükmü uyarınca ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
4342 Sayılı Mera kanunun 5. maddesinde de mera yaylak, kışlak olarak tahsis edilecek yerlerin nereler olacağı sayılmış, bu maddenin ( c ( bendinde `Mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılmak amacıyla kamulaştırılacak yerlerin` köy veya belediye tüzel kişiliklerine tahsisinin yapılabileceği belirtilmiştir. Anılan yasa uyarınca, kişilerin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ancak kamulaştırma yapılmak suretiyle 4342 sayılı yasa kapsamına alınabilir. Özel mülklerde bu yönteme uyulmadan yapılacak her türlü tahsisler az yukarıda açıklanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1.Nolu protokolünün 1. maddesi ve Anayasanın 35. maddesine aykırılık teşkil eder.
Somut olayda; Davacılara ait özel mülk niteliğindeki 2178 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma yapılmadan mera statüsüne alınarak davalı köye tahsis edildiği hususunda taraflar arasında bir çekişme yoktur. Mera komisyonunun yöntemince kamulaştırma yapmadan davalılara ait 2178 parsel sayılı taşınmazı mera kanunu hükümlerine tabi kılarak davalı köye tahsis etmesine dair idari işlem bu nedenle yok hükmündedir. Yok hükmündeki bu tür iş ve işlemlerin iptali için açılacak davalar bir süreye tabi tutulamaz.
Öte yandan, 4342 sayılı Mera Kanununun 13. maddesindeki dava açma süreleri mülkiyet hakkının özü ile değil, tahsise dair mera komisyonu çalışma sonuçları ile ilgilidir. Keza, yasanın 21. maddesi de yine tahsislerin sık sık değiştirilmesinin önüne geçmek üzere getirilmiş bir hükümdür. Mera Kanununda mülkiyet hakkına dayanılarak açılan davalar bir süreye tabi tutulmadığından ve 2178 parselle ilgili gerek teknik ekiplerce, gerekse komisyonca yapılan işlemler ve tahsis yok hükmünde olduğundan davanın kabulü ile davacılara ait 2178 parselin mera kanunu kapsamından çıkartılması gerekir. Mahkemece tüm bu yönler gözden kaçırılarak yasanın tahsise ilişkin hükümlerine bakılarak açılan davanın süre yönünden reddi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 450 YTL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 14.02.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.